Yale Üniversitesi'nde siyaset bilimi, istatistik ve bilgisayar bilimleri profesörü olan Edward Tufte "Müşterilerine 'kullanıcı' diyen sadece iki sektör var. Yasadışı uyuşturucu ve yazılım sektörleri" diyor.
Ürünleri farklı olsa da iki sektörün de hitap ettikleri kitlede doyurmaya çalıştıkları ihtiyaç aynı. Birinde vücuda alınan madde diğerinde ise beğenilme (like edilme) "kullanıcının" dopamin salgılamasına neden oluyor. Sonuçta her ikisi de yüksek seviyede bağımlılık yapıyor, uyuşturuyor.
Bu yüzden insanlar sosyal medya mecralarında sürekli paylaşımlar yapıyorlar.
Instagram'da, gördüklerinden ve ürettiklerinden çok yediklerini, içtiklerini, tükettikleri, satın aldıkları kitapları, "samimi hislerini" ve ayaklarını (Evet nedense çok yaygın!) paylaşıyorlar.
Aralarında, toleransı yükseldiği için daha fazla tatminin peşine düşenler de çıkıyor. Onlar da mahremlerini afişe etmenin dozunu artırıp adeta "altın vuruş" yapıyorlar.
Sonunda eroinmanlar gibi ölmüyorlar ama ruhlarını yitirip robotlaşıyorlar. Bizzat kendileri de bir tüketim nesnesine dönüşüyorlar.
***
Kaptan Amerika'yı canlandıran ve bugünlerde çok popüler olan aktör Chris Evans bu sanal kolektif bağımlılığın son kurbanlarından.***
Hayatının 'like'ını alan meslektaşı Evans'ın popülaritesinden yararlanmak isteyen oyuncu Mark Ruffalo'nın skandalla ilgili yaptığı yorumsa, sözünü ettiğimiz bağımlılığın bir başka sonucuna işaret ediyor. Son dönemde kayda değer iş çıkartamayan Hollywood'un atmosferine hakim olan siyasi pornografiye!