Barack Obama'nın başkanlık yarışını kazanmasında YouTube'un ciddi katkısı olmuştu. Gül gibi çaktırmadan siyasete devam eden Obama daha sonra da bu stratejisine ara vermeyecekti.
Donald Trump'ın, ABD merkez medyasının topyekûn karşısında konumlandığı 2016 seçimlerindeki en büyük silahı da Twitter'dı. Öyle ki Trump, Cumhuriyetçiler'in sesi FOX kanalını bile kampanya sürecinde her zaman yanında bulamadı!
Zaten Trump da "elimde olsa kapatırım" dediği Twitter'ı "mecbur bırakıldığı" için kullandığını söylüyor. "Fake news" diye isim koyduğu ABD yerleşik medyası kendisine savaş açınca, denize düşen yılana sarılır misali, Twitter'a tutunduğunu anlatıyor.
Bizler ne zaman olacak diye beklerken sonunda Twitter ve Trump birbirlerine girdiler.
***
İlk hamleyi Twitter yaptı. Trump'ın "California'daki uzaktan oylamanın oylamada hileye yol açacağını" iddia eden tweetinin altına "Uzaktan oylama konusundaki
bilgiyi doğrulayın" uyarısını ekledi.
Yani "mavi tık" verip onayladığı
ABD Başkanı'nın sözlerini "şüpheli" ilan
ederek
bir anlamda yalanladı.
Trump Twitter'ın attığı ısırığına "siyasi aktivizm" dedi şu sözlerle cevap verdi:
"
Twitter şimdi 2020 başkanlık seçimlerine müdahale ediyor. Benim uzaktan oylamanın
büyük çapta hile ve yolsuzluğa
yol açacağına dair
açıklamamı, yalancı basın CNN ve Amazon'un Washington Post'una dayandırarak yalanlıyor."
Başkan ardından sosyal
medya sitelerine yönelik bir
kararname yayınladı.
Ne var ki Twitter elinden geleni ardına koyma dercesine dün de Trump'ın şu tweetini
"şiddeti yücelttiği" gerekçesiyle sınırlandırdı:
"Bu HAYDUTLAR, George Floyd'un anısına saygısızlık ediyor ve ben buna izin vermeyeceğim. Az önce Vali Tim Walz'la konuştum. Ona ,
ordunun her koşulda arkasında olduğunu söyledim. Bir zorluk çıkması halinde kontrolü ele alacağız. Yağma başlarsa ateş de başlar. Teşekkürler."
***
Trump Twitter'ın müdahalesine karşı nasıl bir yasal yol izleyecek belirsiz. Tekelleşmeye karşı anti-tröst yasalarına mı yönelecek, yoksa ifade özgürlüğü bağlamında mı Twitter'ı sıkıştıracak göreceğiz.
Bir Twitter ve
sosyal medya kullanıcısı olarak bu ilgi çekici tartışmada ikincisinin hayati olduğunu düşünüyorum.
Zira bu ve benzeri platformlar, kullanıcılara yalnızca
"ifade hakkı tanıdıkları" söylemiyle kendilerine
hukuki olarak koruma sağlıyorlar. Etikle hatta hukukla çelişen paylaşımlara bile kimi zaman müdahale edemeyeceklerini, çünkü kendilerinin iletişime yalnızca "hayrına" aracı olduklarını söylüyorlar.
Ne var ki, yeri gelince ABD Başkanı'na bile uygulamaktan çekinmedikleri
sınırlamaları, engellemeleri, uçurmaları, hesap kapatmaları hangi kriterlere göre yaptıkları meçhul. Kime göre neye göre... Üstelik bu
keyfi sansürü, "iyi niyetli müdahale" olarak yargısal süreçlerden
muaf tutulmak için kullanıyorlar.
Ne düzenek ama değil mi?
Türkiye'de de
ekşi sözlük gibi platformlar yıllardır benzer metotla manipülasyona devam ediyorlar. Yalnızca kullanıcılara ifade zemini hazırlıyoruz diyerek çatır çatır siyasi aktivizm yapıyorlar. Ve gazetecileri, gazeteleri, televizyonları, internet sitelerinin
kişisel hakları ve özgürlükleri korumaya yönelik sorumluluklarının hepsinden muaflar.
Böyle saçmalık olur mu?
Yüzlerce yılda elde ettiğimiz haklarımızı, özgürlüklerimizi bu cilalı tekellere yem mi yapacağız?