Başyazarımız Mehmet Barlas konu ne zaman cesaretten açılsa Ernest Hemingway'in şu sözünü hatırlatıp bizi nezakete davet eder:
"Cesaret tehlikenin üzerine gitmek değil, tehlikenin karşısında zarif davranmaktır."
Yalnızca tehlike karşısında değil, diğer beklenmedik, ani ve zor durumlarda sergilediğimiz tavırlar da kuşkusuz ki kişiliğimiz hakkında ipuçları verir.
Örneğin başına deprem gibi bir felaket gelmiş birine yardım etme "görevinizi" yerine getirirken yaptığınızı göze sokmaya çalışmanız, "iyiliğinizin" ya da yardımseverliğinizin, değil tam aksine "kötülüğünüzün" ve "bencilliğinizin" göstergesidir.
İyilik dediğimiz, mümkün olduğunca hissettirmeden yapılan sonra "denize atılıp" unutulandır. Çünkü çetelesi çıkartılan, hesabı tutulan iyilik, yapana da görene de yük olur. Maraz doğurur.
Dün bu köşede "Türkiye budur" diyerek Elazığ ve Malatya Depremi sonrası siyasilerin ve vatandaşların gösterdiği "Anadolu dayanışmasına" şapka çıkartmıştım.
Ancak kimin nezaketine maşallah desek sonra üçüncü güne kalmadan şımarıyor.
Deprem haberini alır almaz bölgeye gideceklerini açıklayan CHP'nin ve İstanbul, Ankara belediye başkanlarının yaptıkları bu hayal kırıklığının en iyi örneği.
Felaketin üzerinden daha 24 saat geçmeden Kılıçdaroğlu'nun çıkıp, lütfetmiş gibi, gönderdikleri yardımların akıbetini tartışma konusu yaptı.
Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş ise enkazdan çıkartılan vatandaşları kimin belediyesinin itfaiyesinin kurtardığının hesabını tutmaya başladılar. Hatta isim isim sosyal medya hesaplarından paylaştılar...
Dün baktım, kendi partilerinin seçmenleri bile bu hallerine isyan ediyordu.
Anlaşılan, depremi bile bir siyasi reklam kampanyasına çeviren bu kötücüllük de "kahramanın yolculuğunda" bir durakmış.
Bakalım daha hangi çiğliklere şahit olup onlar adına utanacağız?
***
Barbaros Şansal fırsatı Nişanyan'a kaptırdı
Sevan Nişanyan'ın depremin ardından attığı şu twit tepki topladı:
"Elazığ Tr'nin en bağnaz, en cahil, en paranoyak, cinsel saplantılı, maddi ve manevi tecavüz kültürü gelişkin kentidir.
Gasp edilmiş emlak üzerine kuruludur, inkar edilmiş kimliklerden örülü bir hapishanedir. İdolü Mehmet Ağar'dır.
Çocuklara yazık tabii, onlar suçsuz." Dede yaşındaki bir adamın, deprem sonrası toplumsal travma yaşanırken böyle bir twit atmasının tek bir nedeni olabilir.
Nefret objesine dönüşme arzusu.
Artık nasıl bir fantezi dünyası varsa...
Aman, gözünüzü seveyim bu ilgi manyaklarına istedikleri hazzı yaşatmayın.
Onları yok sayın, daha büyük ceza olamaz.
Bu arada, her zor günümüzde ortalığa atlayıp yaşadığı ülkesine ve halkına nefret kusan, "Bokunda boğul Türkiye" diye yırtınan Barbaros Şansal bu sosyal medya linçini Nişanyan'a kaptırdığı için üzgün müdür dersiniz?