Sazan her yeme balıklama atlamasıyla ünlü bir deniz canlısıdır. Hep karnı mı açtır yoksa gözü mü, bilinmez.
Belki de sazanın her yemin üzerine atlama refleksinin sebebi, türünün doğadaki sayısının faydasından fazla olmasıdır.
İzlediğim bir belgeselde balıkçının tekinin çilekle kilolarca sazan yakaladığını hatırlatarak, balığımızın sazanlığı konusunda son noktayı koyalım.
Çünkü bizim işimiz basının sığ sularının sazanları...
***
Dün baktım yine en meşhurları, BirGün, Sözcü, Cumhuriyet ve karanlık oda gibi
oltacıların zokasını yutmuş, çırpınıyorlardı. Yemi biliyorsunuz...
Ne çilek ne çikolata... Bildiğiniz "şeriat umacısı"
Milli Eğitim Bakanlığı'nın, 2017'de hizmet içi eğitimler için hazırlanan Psikososyal Önleyici Destek Programı kitabında yer alan 4 görseli seçip "yorumlamışlar". İddialarına göre, "
MEB'in kitabında
başı açık kadınlar kötü, başörtülüler ise iyi gösteriliyormuş".
Çünkü efendim "
başı açık kadının kucağındaki çocuk ağlarken, başörtülü kadının yanındaki çocuk gülüyormuş"!
Şaka gibi ama yutanların sayısı hiç de az değildi:
Hürriyet Yayın Yönetmeni
Ahmet Hakan: "Yuh artık!
Ayıptır ya!"
Hürriyet yazarı
Ertuğrul Özkök: "Sözüm Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk'a... Bu çizimleri ve kitabı sayın eşinize bir gösterin...
Bakalım başı açık bir kadın olarak çizimleri görünce ne hissetti..."
Star yazarı Ardan Zentürk ise yemi yutmuş, sindirmiş hatta Twitter'dan nutuk atmaya başlamıştı:
"Biz bu memlekette siyaset üstü, tüm yaşam tercihlerini kapsayan "kuvva ruhu" ile milletin her ferdini kucaklayan
bir "beka cephesi" bir emperyalizme karşı "
milli bağımsızlık cephesi" telaşında olalım, MEB' e sızan her kimse bu yapsın öyle m i Sayın Ziya Selçuk?"
***
Derken kitabın tamamı ortaya çıktı. Kitapta 150'nin üzerinde görsel var. Pek çoğunda başı açık kadın karakterler çocuklarıyla eğlenirken görülüyor.
Ve oltacıların yan yana getirdiği 4 görsel de iddia edildiği gibi sıralı değil. Farklı sayfalardan seçilip özenle yan yana getirilerek
"dizimsel" bir anlam yaratılmaya çalışılmış. Lisanımünasiple söylersek
"nitelikli yalancılık" yapılmış!
Bu sahtekârlığı yıllardır gazetecilik diye satanlara dair artık söyleyecek hiçbir şeyim yok.
Mürekkebim kurudu.
Peki ya güya daha
sağduyulu pozları kesenlerin üç yıl önce basılmış bir kitabın üstüne sazan gibi
atlamalarına ne buyrulur?
Onlar bilmiyorlar mı benim bildiklerimi? Her gün köşelerinde öküz altında buzağı arayan, sağa sola akıl veren
septikler onlar değil mi?
Açıkça söyleyeyim mi size sazanlıklarının sebebini?
Muhtemelen "
Çok yandaş görünüyoruz, biraz da denge yapalım" diyorlar. "Doğruya doğru eğriye
eğri diyoruz işte" imajı çizmeye çalışıyorlar.
Öyle ya, en azından, iddialara konu olan kitaba bakma gereği bile duymadan "şeriat umacısını" taşlamaya soyunan,
"Yuh, rezillik" diye döşenen
İmam Hatipli Ahmet'in bu yalanlara karnının tok olmasını beklemez miyiz?
Neyse
Ertuğrul Bey kendisine
"baş kıro" dememe çok kızıyordu. Bu vesileyle kendisine yeni isim bulmuş olduk:
Hakkaniyetli sazan.