Kaldırımsız yollarında ezilmeden yürümeye çalıştığım Bodrum'da lağım kokusu kesilince, sanırım beynime oksijen gittiği için, zaman zaman aklıma geliyor.
Acaba Bodrumlular, yıllardır kanalizasyon, su kesintisi, arıtma, yol gibi sorunlarını çözemeyen dahası yemyeşil güzelim yarımadayı çirkin bir beton yığınına çeviren, denizi kirleten partiden niçin vazgeçemiyorlar?
Bu seçimde de Bodrum'un bugünkü halinden sorumlu olan Mehmet Kocadon'un partisi CHP'den birini seçtiler.
Yeni başkanla tanıştım. Genç ve samimi bir adam.
Hevesli de. Ancak Bodrum'un durumu ortada. Başkanın da mevcut işleyişle yapabilecekleri sınırlı.
Ankara'dan destek gelmezse gündelik hayat her geçen gün kötüye gidecek. Bu güzelim tatil cenneti de Marmaris gibi Kuşadası gibi garabete dönüşecek Bu soruyu sohbet ettiğim insanlara da soruyorum. "Niçin tercihinizi değiştirmiyorsunuz" diyorum?
İlk söyledikleri şu:
"AK Partili belediye gelirse içkiye sınırlama getirir. Barlara restoranlara içki ruhsatı vermez." Ne var ki özgürlük talebi gibi görünen bu gerekçenin sahipleri çok uzatmadan sözü başkalarının özgürlüğüne getiriveriyorlar:
"Zaten her tarafı türbanlılar sardı. Denize bile giriyorlar" diye yakınıyorlar...
Kendi yaşam tarzından farklı pratikleri olandan, Lost dizisindeki 'the others' (diğerleri, onlar) karakterleri gibi korku ve nefretle bahsedene özgürlükçü denilmeyeceği ortada.