Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 17 yıl iktidarda kalarak bir rekorun altına imza attı.
Dahası hâlâ ülkede bir liderlik tartışması yok. Muhalefet bunca yıldır Erdoğan'a rakip olacak herhangi bir ciddi alternatif çıkartamadı. Belki İstanbul seçimleri yerel de olsa muhalefet cephesinde bir heyecan yarattı. Ama hâlâ kendisinin ve 10 puan önünde yürüdüğü partisinin Türkiye genelinde oyu, en yakın rakiplerini ikiye katlıyor.
2023'e kadar Cumhurbaşkanlığı seçimi olmadığı düşünülürse, Erdoğan'ın zaten kırılması zor bu rekoru aşması da kimse için sürpriz olmayacak.
Sonrasına dair yapılacak her türlü tahmin kahve falında hallice olacağı için burada duralım.
***
Cumhurbaşkanı
Erdoğan'ın 17 yıldır iktidarını
sandıkla koruma başarısı göstermesi Türkiye siyasi hayatının
dengelerini de değiştirdi.
İlki, sandıktaki halk desteğinin
tek başına bir siyasi iktidarı
muktedir kılmaya yetmeyeceğine
dair
antidemokratik kabulü yerle yeksan etti.
Atatürk'ün 15 yıl, İnönü'nün 12 yıl iktidarda kaldığı
seçimsiz tek partili dönemin ardından,
iktidar için halkı ikna etmeye mecbur olan hiçbir
sivil, siyasette bu denli güçlü olmamıştı.
Erdoğan'ın demokrasi açısından
bu ahlaki üstünlükle elde ettiği başarı rakiplerinin
o güne değin görülmemiş sertlikte manevralarıyla yanıt buldu.
En dramatik hamleler de kuşkusuz, karşısındaki "sol" olarak tarif edilen bloktan geldi.
Daha önce yok sayılan hatta
mücadele edilecek bir grup olarak görülen
dindar seçmene hoş görünmek için soyunulan takiyeler...
Şövnist milliyetçilerle ya da sapma olarak görülen akımlarla ittifaklar...
***
Ne var ki bir yere kadar "
amaç aracı haklı kılar" despotizmiyle izah dilen bu taktikler, tekrar edile edile
muhalefet için bir stratejiye dönüştü.
Araçları amaçları oldu.
Askeri darbeyle iktidarı almak
artık sol için tartışmalı bir yol değil mesela.
Dahası da kötüsü bu gaspı
sümüklü bir çakma imamın askeriyle yapmayı bile gayet ahlaki bir tercih olarak görüyorlar.
Ah nerede bizim
sol seküler postal yalayıcılarımız!
Suriyelileri plajlara sokmamak gibi,
üçüncü sınıf Avrupalı faşistlerin bile tercih
etmediği şövenist uygulamalar bir
CHP'li belediye klasiği bugünlerde...
Gelinen aşamada, "işçi sınıfından" emekçilerden oy isteyenlerin yardımlarını hatta lazım olursa özel uçaklarını yerli ve yabancı
koç gibi sermaye sınıfı karşılıyor...
Ve daha bir sürü fıkra gibi örnek.
Evet, Türkiye solunun bu hızlı savrulmasının sorumlusu Erdoğan'dır. Solda en azından
birkaç konforlu alan bırakmalıydı rakiplerine...
Ne bileyim en azından, solun yıllardır temel taleplerinden olan
1 Mayıs'ı resmi bayram falan ilan etmeyebilirdi örneğin...
Şimdi kim
sağına sarımsak soluna soğan bağlayacak!