Eğer ABD darbe yaptırdığı diğer ülkelerdeki gibi Venezuela ordusunu içeriden esir alabilseydi, tüm ayak oyunlarına, işi uzatmaya hiç gerek kalmayacaktı. Başkan Nicolas Maduro'yu ortadan kaldıracaklar, direniş olmadan istedikleri hükümeti atayacaklardı. ABD'nin gönlündeki Başkan Guaido ise, hala askeri darbe ihtimalinden umudunu kesmiş değil. Çıkıp utanmadan gazetelere bunun için uğraştığını söylüyor. Bir önceki gün komutanlara, eğer halkın seçtiği başkanı devirirlerse afla ödüllendireceklerine dair taahhütnameler dağıttı. Şimdiye kadar halkın seçtiği başkana sadakat yeminlerini tutan Venezuela askerlerinin bu ahlaksız teklife verdikleri cevap ne mi oldu? Guaido'nun ellerine lütuf gibi tutuşturduğu bu kâğıtları birer birer yaktılar! Ne şık ne onurlu bir davranış değil mi? Allah tüm dünyada böyle yurtsever askerlerin sayılarını arttırsın!
1 DOLARA 900 TON BENZİN!
Önceki gün Venezuela'da 1 dolara bir yıl boyunca otomobilinizin deposunu doldurabilirsiniz demiştim ya... Burada yaşayan Türk arkadaşlardan biri hesap hatası yaptığım konusunda uyardı. Özür dilerim, düzeltiyorum: 1 dolara 1 yıl değil binlerce yıl boyunca aracınızın deposunu doldurabilirmişsiniz. Yani son dakika kur hesabıyla, 1 dolara 900 ton benzin alabiliyorsunuz Venezuela'da... Tabii ki şu saat itibariyle. Şaka yapmıyorum.
ERDOĞAN MADURO'YA MI BENZİYOR, CHAVEZ'E Mİ?
Bizim memlekette Türkiye ve Venezuela ile liderleri sıkça tıpa tıp örneklermiş gibi değerlendiriliyor. Benzerlikler mutlaka var ama bence araya bir ayraç atmak şart! Zira ne Türkiye'nin ekonomik yapısı ve siyasi meşruiyet açısından pozisyonu Venezuela ile uzaktan yakından alakalı... Ne de deneyim, seçim başarısı gibi kriterler gözetilirse Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Başkan Maduro'ya benziyor. Ha illa Venezuela'da birine benzeteceğiz diyorsanız, bence Erdoğan benzese benzese ona benzer... Latinlerin Atatürk'ü diyebileceğimiz Simon Bolivar'ın devamı olarak Venezuela'ya diriliş umudu veren Hugo Chavez'e... İki ülkenin muhalefet liderlerinin benzerliği üzerineyse yarın dururuz.
Latin Amerika'daki darbelerin arkasında her zaman ABD oldu
İşte ABD'nin Latin Amerika'da darbeler ve baskılarla dolu tarihi:
1951 (Arjantin): ABD desteğiyle Arjantin'de Juan Domingo Peron'a karşı ilk darbe girişimi gerçekleşti.
1954 (Guatemala): CIA destekli bir girişimle Guatemala Devlet Başkanı Jacobo Arbenz devrilerek devlet idaresi cuntaya verildi.
1961 (Küba): Fidel Castro yönetimini hedef alan ABD, Kübalı mültecilerden oluşturduğu bir çete ile Castro'yu devirme girişiminde bulunmuştu.
1964 (Brezilya): ABD Brezilya Devlet Başkanı Joao Goulart'a karşı dönemin Brezilya Genelkurmay Başkanı Humberto Castello Branco öncülüğündeki darbeye destek verdi.
1965 (Dominik Cumhuriyeti): ABD, hükümetin yıkılması, siyasi istikrarsızlık ve iç savaşın patlak verdiği ülkeye "İnter Amerikan Barış Gücü'yle müdahale etti.
1973 (Şili): ABD destekli askeri darbe girişiminde, CIA'in Şili meclisine yaptığı müdahalenin başarısız olması sonucu ordu darbeye zorlandı. Başkanlık Sarayı bombalanan Şili lideri Allende öldürüldü ve yerine ABD destekli Pinochet getirildi.
1983 (Greneda): Karayipler adası Grenada ABD ve birkaç Karayip ülkesi tarafından işgal edildi ve marksist hükümet iktidardan uzaklaştırıldı. Müdahale Soğuk Savaş nedeniyle Batı Yarım küresinde yaşanan en büyük uluslararası boyutlu çatışmalardan biri olarak görülüyor.
1989 (Panama): Yasa dışı işler yaptığı ortaya çıkan Panama Devlet Başkanı Manuel Antonio Noriega'nın baskıcı rejiminin gücünü artırması üzerine ABD ülkeyi işgal etmiş ve Noriega görevden alınmıştı.
1994 (Haiti): ABD, 1994'te Raoul Cedras'ı devirip Jean Bertrand Aristide'i yeniden iktidara getirmek için Haiti'ye asker gönderdi.
2002 (Venezuela): Ülkeye ABD destekli darbe girişimi başlatılmış ve Devlet Başkanı Hugo Chavez 47 saat boyunca görevinden alıkonulmuştu. Bu girişim, kitlesel halk eylemleriyle püskürtülmüştü.
TÜRKİYE, BU ÜLKEDE EMPERYALİST GÜÇ DEĞİL
Ne yazık ki Avrupa ülkelerinin ve Venezuela'nın kimi Latin komşularının son krizdeki tavırları rezaletti. Bütün foyaları döküldü. Hepsi ABD'nin peşinden Venezuela'nın etinde dişlemeye koyuldular. Rusya'nın ya da Çin'in Maduro'ya desteğinin nedeni de malum... ABD nüfuz alanını genişletmemesi için bir karşı emperyalist refleks. Türkiye ise bu kritik süreçteki rolü ise diğerlerinden farklı olarak pozitif. Çünkü iki ülkenin çıkarı, iki ülkenin de durumunun iyi olmasını gerektiriyor.
CARACAS'TA ELİMİ CEBİME ATAMADIM!
ABD'nin Venezuela üzerindeki yoğun ekonomik ve siyasi baskısının bir çığa dönüşüp nasıl bir piyasa gerçekliği yarattığını rakamlarla anlamak mümkün değil. Ukalalık etmek için söylemiyorum. Gerçekten mümkün değil. İnanmıyorsanız, iki gün önce benzinlikten çıktığımız günden beri durup durup "1 dolar nasıl 900 ton benzin eder abi ya" diye söylenen kameraman arkadaşım Taha Hazar'a sorun! Ya da ne zaman "bir şeye ihtiyacım" var desem derin düşüncelere dalıp "Abi alışveriş çok karışık iş" diyen Mihmandarımız Mustafa Bey'e... Örneğin bu yazıyı yazarken acıktım ve oda servisinden çizburger siparişi verdim. Ve otelin lokantasında çizburger bende de para olmasına rağmen aç kaldım. Üzerimde ulusal para birimi olan Bolivar yoktu; çünkü ihtiyacım olanı taşımak için bavul lazımdı ve nereden alacağımı da bilmiyordum. Kredi kartlarım da geçmiyormuş; niyeyse... Dolar ya da euro uzattığımda ise alamayacaklarını söylediler. Sanırım o anki kura güvenemediler. Umarım artık rasyonalitesini yitiren Venezuela ekonomisi bir an önce şoku atlatıp toparlanabilir.
HALK İÇTE UZLAŞI İSTİYOR
Venezuela'daki ikinci günümüz de geride kaldı. Sizlere anlatırken, kaderi Türkiye'nin yükseliş yoluyla kesişen bu dünyalar güzeli ülke hakkında pek çok şey öğrendim. Çünkü ülkede yaşanan gerçekliğin izini, siyasilerin diplomatik cevaplarından ve açıklamalarından çok sokakta aradım. Bizlerin 15 Temmuz'da yaşadığına benzer ağır ve kaygılı günler geçiren başkent Caracas'ta her kesimden Venezuelalıya mikrofon uzattım. İster muhalif olsun isterse Maduro taraftarı konuştuğum kim varsa ABD'nin işlerine karışmasından rahatsız. Ülkenin gidişatına itirazları olsa da "bu bizim iç meselemiz, aramızda tartışır hallederiz" diyorlar. Ancak siyasilerin ülkenin ve hayatlarının kilitlenmesine neden olan kısır mücadelelerinden bunalmışlar. Uzlaşı istiyorlar. Bir an önce. Başkan Maduro ve ABD güdümüne girmeyen muhalefet bu sese kulak vermeli... Kimse için değilse bile, gözlerinin güzelliğine, masumiyetlerine bakmaya kıyamayacağınız Venezuela'nın o güzel çocukları için.
ABD, PARALEL DEVLET KURMAYA ÇALIŞIYOR
ABD bugüne değin 400'ü aşkın darbe girişimine imza atmış. İnsanlığın, hep beraber, yüzlerce yılda dokuduğu demokrasi tablosuna vandalca atılmış 400 fırça darbesi... 'Büyük Birader'in Venezuela'daki son hamlesi ise, vahşi emperyalist müdahaleler tarihinde yeni bir sayfa açacak kadar "özgün". Bugüne değin, ülkelerde hükümetleri değiştirme işini ulusal ordulara havale eden ABD, Venezuela'da orduyu kullanmadan darbeye kalkıştı... Askeri harekete geçiremeyince, halkın seçtiği başkanın yerine kafaladığı muhalefet liderlerinden birini doğrudan atayıverdi! Siyasi meşruiyetini sorguladığı bir demokrasiye, egemenlik hakkını Washington'dan alan bir "prens" atamaya kalktı da diyebiliriz... Juan Guaido da bu prenslik işine hemen ısınmış olacak ki, geçtiğimiz gün Venezuela devleti adına ABD'ye elçi (maslahatgüzar) bile atadı. Washington da hemen onayladı. Evet, adamlar açık açık Venezuela halkının iradesinin üzerine beton dökmüş paralel devlet katı çıkıyor. Kendi bastığı karşılıksız dolarla zengin olan ABD'nin, Venezuela halkına layık gördüğü Guaido'ya para basma yetkisi verilmesi de an meselesidir! Adorno, "Auschwitz'den sonra şiir yazılmaz" diyordu. Şimdi siz söyleyin Allah aşkına... ABD'nin bu kadar açık bir şekilde, göstere göstere bel altı vurduğu bir ülkede, sorunların kaynağı konuşulurken önce siyasetin başarısızlığından dem vurulur mu?