Görmüşsünüzdür, sosyal medyada #10yearschallenge isimli bir kampanya var.
Çok kısa sürede milyonlarca kullanıcı on yıl önceki ve bugünkü fotoğraflarını yan yana koyarak Twitter'da, İnstagram'da, Facebook'ta paylaştılar.
Organizasyon, kısa sürede sönen diğer sosyal medya akımları aksine müthiş bir yaygınlık kazandı.
"Ne var, sonuçta güldük, eğlendik, komplekslerimizi tatmin ettik, kime ne zararı var" diyebilirsiniz.
Ancak New York Üniversitesi'nden profesörlerin sizin gibi düşünmediklerini söyleyeyim. 10yearschallenge kampanyasının yüz tanım algoritmaları geliştirmek için kullanılabileceğini söylüyorlar! (ntv.com.tr)
Kaldı ki, bütün siyasi görüşlerimizi yazdığımız Twitter'ın ve Facebook'un... Ya da bireysel alışkanlıklarımızı ve tüketim reflekslerimizi resimlediğimiz İnstagram'ın bize çalışmadığını aklı başında herkes biliyor.
Parmak izimizden, retina bilgilerimize kadar, elimizle, seve seve verdiğimiz özel bilgileri, ticari şirketlere sattıkları hatta CIA'yle paylaştıkları iddia olmaktan çıktı.
Rusya'nın kişisel verilere ilişkin yasal yükümlülüklerini yerine getirmediği için Twitter ve Facebook hakkında soruşturma başlatmasının nedeni de bu şaibeler. Çin gibi ABD'den bağımsız ülkelerse daha ileri tedbirler almış durumda...
Dolayısıyla, bedelsiz, sırf bizim için, babasının hayrına, üçer beşer hizmetimize sunulan bu platformların New York'lu, LA'li birkaç parlak gencin icadı olmadığını aklımızdan çıkartmamalıyız.
Yani, Obama'yı iktidara taşıyan bu yeniçağ medyasıyla gülerken, eğlenirken gerçekte ödediğimiz bedeli de düşünmeliyiz...
Yansımanın gerçeği sosyal medyaya ödenecek bedeli hayal edemeyenlerse, yanı başımızdaki gerçeğin yansımasına bakabilirler... "Arap baharı, Facebook devrimi" denilerek yakılıp yıkılan, işgal edilen, bölünen komşularımızdaki, Suriye'deki manzaraya...