AK Parti'nin İzmir yerel seçim adayları dün açıklandı. Büyükşehir Belediye Başkan adayı beklenildiği gibi eski Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci oldu.
Bakalım, Zeybekci, bir önceki seçimlerde yüzde 36'yı yakalayan Binali Yıldırım'ı geçebilecek mi? Elbette asıl soru, AK Parti İzmir'de şeytanın bacağını kırabilecek mi?
Çünkü İzmir, ekonomik ve sosyal açıdan o eski parlak günlerini geride bırakmış olsa da İstanbul ve Ankara'dan sonra çevrildiği üçüncü ilimiz.
Ana muhalefetin "kale" muamelesi yaparak aşırı politize ettiği bir kent.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan dün partisinin kentteki yerel seçim adaylarını açıklarken yaptığı konuşmada bu pozitizasyonun araçlarınışöyle tarif ediyordu:
"Yaşam tarzı diyerek, irtica diyerek, laiklik diyerek İzmirli'nin iradesine ipotek koydular. 31 Mart'ta inanıyorum ki, siz bu yanlışlığı tersine çevireceksiniz. Ortada AK Parti'nin 16 yıllık iktidar dönemi var. Nerede, kim, giyiminden, kuşamından, düşüncesinden dolayı böyle bir sıkıntı yaşadı?"
***
Seküler yaşam tarzına sahip vatandaşların ağır bastığı, bereketli, havası güzel, "zengin İzmir"
zamanında sağ partilere de kale olmuştu.
Peki, ne oldu da İzmirli seçmenin refleksleri değişti,
sınıfsal konumuyla çelişkili bir görünüme büründü?
Bu soruya cevap verebilmek için
yerelin dışına çıkmalı... Kentin ekonomik, coğrafi ve kültürel nedenlerle yöneldiği
ideolojik tercihebakmalı. Zira
CHP'li belediyelerin tulum çıkarttığı
Eskişehir gibi "
küçük kaleler"de de
siyasi atmosfer farklı değil.
Sözünü ettiğimiz ideolojik tercihe,
kitaptan konuşan marjinallerin itirazları olsa da,
"sol" deniyor Türkiye'de.
Üretim ilişkilerine dayalı sınıfsal temele değil, gündelik
yaşam pratiklerindeki tercihlere dayanan
garip bir orta sınıf dayanışması bu.
Hayvan beslemek, içki içmek, açık giyinmek gibi bireysel tercihleri politik bir tavır olarak gören... Kamusal alanda
yaşadığı toprakları kendisine hissettireni taciz etmeyi... Hepi topu kendisinden
yirmi yıl sonra
taşradan kente göçtü diye komşusuna
"köylü" demeyi... siyasi eylem sanan lümpenliğin vücut bulmuş hali.
***
Eskiden solcular, fabrikalardaki işçilerin apolitikliğinden yakınırlardı. Sürekli, kurdukları uzun, karmaşık ve politik terimlerle dolu cümleleri
anlamayan emekçilerin tepkilerini fıkra gibi anlatırlardı. Ortada gülünecek bir şey yoktu ama
eğleşirlerdi.
Artık Türkiye solunda
temel çelişki emek-sermaye çatışması değil,
yaşam tarzı olduğuna göre...
Kayseri'de bu yeni
"sol söyleme" meyleden müftünün başına gelenler
ilgilerini çekebilir.
Haberi aynen aktarıyorum:
"Köpek saldırısında ölen gencin cenazesinde
hayvan sevgisi vaazı veren imam dayaktan zor kurtuldu. Acılı aile müftünün üstüne yürüyerek, '
Bizim canımız yanıyor, siz neden bahsediyorsunuz?' diyerek tepki gösterdi. Camiye giren polis ekipleri, tepki gösteren vatandaşları çıkardı."
İzmir'i yeniden CHP kazanırsa kazanan 'sol olacak' diyorsunuz yani.