Gazeteci Cemal Kaşıkçı benzerine ancak Orta Çağ karanlığında rastlanabilecek bir şekilde vahşice katledildi.
Failin, hâlâ meşru bir devlet muamelesi gören Suudi yönetimi olduğuna şüphe yok. Zira her şey gözlerimizin önünde olup bitti...
Veliaht Prens Muhammed Bin Salman'ın özel ekibi olduğu ortaya çıkan 15 kişilik timin cinayetin ardından apar topar Konsolosluk binasından kaçışı... Suudi yönetiminin cinayetin işlendiğini günler sonra kabul etmesi... Riyad'ın, olay yerini inceleyecek Türk polisinin binaya girişini diplomatik kalkanla geciktirmesi...
Ne var ki tüm bu netlik ve dünyanın olaya yoğun ilgisi, hukuki sürecin ilerlemesine ve adaletin sağlanmasına yetmedi.
Çünkü Arabistan'ı yöneten Suud ailesi zengin petrol yataklarının üzerinde oturuyor. Ve aile, "gerekli yerlere" sus payı ödemekte çok bonkör.
ABD'den, Avrupa'dan silah da alıyor, saygın üniversitelere, STK'lara fon da sağlıyor...
Donald Trump'ın geçen gün "Suudilerin cinayetle ilgili beni aldattığını sanmıyorum" sözlerinin başka bir izahı olabilir mi?
***
Ancak herkes Suudilerin şaşkınlık yaratan
pişkinliğine ve en az onlarınki kadar rezilce olan "tepkisizliğe" lanet ediyor.
İşte bu
insani çoraklıkta Türkiye'nin Kaşıkçı cinayetindeki
tavrı tüm dünyanın yüreğine su
serpti.
ABD ve
Avrupa basınında her gün Türkiye'nin cinayetin aydınlatılmasındaki katkılarına methiyeler düzülüyor... Erdoğan'ın Suudilerin "sus pus"
rüşvetlerini elinin tersiyle itmesi alkışlanıyor.
John Hudson'un
Washington Post'taki makalesi örneklerden sadece biri:
"Türkiye sadece sessiz sedasız olayı araştırmaktan
fazlasını yaptı.
Dünyanın dikkatini, kendi topraklarında
küstahça, bir devletin desteğiyle yapılan
infaza çekerek krizi anlattı...
Cumhurbaşkanı Erdoğan soruşturmayı önlemekle suçladığı Suudi yöneticilere
toplum önünde çıkıştı. Türkiye'den sızan bazı bilgiler küresel ilgiyi canlı tuttu. Belki de
Suudi Arabistan'ın
inkâr etme çabalarını söndürecek ve Trump yönetiminin en yakın Arap müttefiki olan Suudi Arabistan'dan uzaklaştırmasını sağlayacak."
***
Bizim ana muhalefetin siyasi hasmına, Kaşıkçı üzerinden vurmaya çalışmasıysa en az cinayet kadar garip.
Zira CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu
Türkiye'nin rakiplerinin bile takdir ettiği Cumhurbaşkanı'nı "
Kaşıkçı soruşturmasını karartmakla" suçlamaya devam ediyor.
Bu ciddi iddiasına dair halen bir delil ortaya koyamayan Kılıçdaroğlu, geçen gün de cinayet anına dair savcıların elinde bulunan
ses kaydını dinlemeyi talep etmiş.
Sakın!
Evet, Kemal Bey
kaset konusunda uzman olabilir... Ama bu maharetini Türkiye'nin hangi
rakibinin
hizmetine sunduğu konusunda halkın
kafasında soru işaretleri var.
Düşünün o bile net değil.