Hafta sonu Bodrum, İzmir, Ankara ve İstanbul güzergâhında otomobille uzun bir yolculuk yaptım.
Alışılmış rotanın dışına çıkıp zaman zaman köy yollarını da kullandım, otobanı da...
Otobüslerde, çok sarsılmamak için teker üstü koltuğun tercih edilmediği o eski günleri anımsayanlar açısından çift şerit standardı, aydınlık yollar, tüneller, köprüler gerçekten hayret verici. Hatta otoyol altyapımızın pek çok Avrupa ülkesinden daha iyi olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.
Ah bir de şu son dönemlerdeki otobanda kontak kapatma geleneği başlamasaydı!
Örneğin dün otobanın Sapanca mevkiinde binlerce araç bir buçuk saati aşkın bir süre beklemek zorunda kaldık. Kilometrelerce kuyruk oluştu.
Ne bir uyarı ne bir açıklama...
Vatandaşlar tuvalet ihtiyaçlarını bile yolun kenarında gidermek zorunda kaldılar. Hastalar, yaşlılar kim bilir neler çekti? İşin garibi trafik açıldığında yolda bu tıkanıklığı gerekçelendirecek bir çalışma, kaza, hatta izi bile yoktu.
Bu tek örnek olsa "aksilik" der üzerinde durmazdım. Ancak vatandaşlardan bu konuda sık sık şikâyet geliyor. Geçtiğimiz günlerde Ankara'daki Ak Parti kongresini izledikten sonra İstanbul'a dönerken de aynı şekilde kontak kapatmıştık.
Otomobilde bizim gazeteden İbrahim Altay ve Kerem Alkin de vardı. Ve o zaman da trafik açıldığında tıkanıklığın sebebini anlayamamıştık. Yolu kesivermişlerdi işte!
Elbette biliyoruz, yolların bakıma ihtiyacı var ve bu işi "araç giderken" yapmak zorundasınız. Karda kışta gecelerini gündüzlerine katarak çalışan Karayolu emekçilerinin hakkını da ödeyemeyiz.
Ama sizler de bizi anlayın. O otobana zaman kazanmak, konfor ve güvenlik için para veriyoruz. Doğal olarak da, adeta seçilmiş gibi en yoğun gün ve saatlerde karşımıza kötü bir sürpriz olarak çıkan çalışmalara, yol kesintilerine daha az rastlamak istiyoruz.
***
Bolu Dağı'nı unutmayın
Bolu Dağı Tüneli açılınca, eski dağ yolu unutuldu. İstanbul-Ankara otobanını kullananlara tavsiyem arada bir erken yola çıkıp, dağ yolundaki harika manzarada dinlenmeleri. İnanın insan yaşadığını hissediyor.
***
Bakan'dan iyi haberler var!
Geçtiğimiz gün yine mevsimlik işçilerimizden yedisini Sakarya'da bir kazaya kurban verince bu köşeden Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Jülide Sarıeroğlu'na seslenmiştim.
Halkın kendisinden, çok zor koşullarla çalışan ve sık sık kazalarda hayatını kaybeden bu işçiler için acil bir eylem planı beklediğini dile getirmiştim.
Sayın Bakan dün arayıp göreve geldiği günden beri, mevsimlik işçilerin sosyal koşulları ve aileleriyle ilgili bir düzenleme üzerinde çalıştıklarını belirtti.
Kendisinin konuyu şahsi olarak da önemsediğini ve mevsimlik işçilerin yaşadığı dramdan etkilendiğini söyleyen Sarıeroğlu iyi haberler verdi:
"İşçilerin çalışma koşullarından ve güvenliklerinden tutun da barınma ve çocuklarının eğitimine kadar bir dizi alanda çok ciddi düzenlemeler yapıyoruz. Mevsimlik işçilerle işveren arasında aracılık edenlerle ilgili tedbirler alıyoruz. Konuyla ilgili bakanlıklar arasında koordinasyonu aktif hale getiriyoruz. İnşallah önümüzdeki dönem acı olaylar yaşamayacağız. Herkes bilsin ki bu konu birinci önceliğimiz."
Bu arada yazıda mevsimlik işçilerle ilgili projede çalışacak bakanlık bürokratlarına Steinbeck'in "Gazap Üzümleri"ni önermiştim.
Sayın Bakan'ın kitabı okuduğunu ve sevdiğini de öğrenince doğrusu umutlandım.
İzlemedeyiz.