CHP'li Tuncay Özkan'ın, içinde 15 bin Fetullahçı subaya ait bilgilerin olduğu iddia edilen flaş belleği 10 yıl boyunca yargıdan ve herkesten gizlemesinin sırrı hâlâ çözülemedi.
Özkan'ın sessizliği sürdükçe de her geçen gün yeni sorular aklımıza geliyor.
Örneğin, Özkan'ın flaş belleği kendisine bir eski hakemin verdiğini söylediği 2007 yılında şaşırtıcı bir medya devri gerçekleşmişti.
Özkan, Kanaltürk'ü bugün firari olan FETÖ'cü Akın İpek'e satmıştı.
Acaba diyorum, Özkan'ın FETÖ'nün ordudaki arşivi denilen bu flaş belleği gizlemesinin nedeni de pazarlıkta elini yükseltmek miydi?
Fetullahçıların azılı düşmanı olduğunu iddia eden Özkan, bu yüzden mi, kendisi de o günlerde gazeteci olduğu halde bu flaş diskten hiç bahsetmedi? Ve on yıl boyunca savcılık kendisini bellekle ilgili ifadeye çağırına kadar gizledi?
Diğer bir soru da şu. Tuncay'la kanalını oldukça yüksek bir fiyata alacak kadar derin ilişkisi olan Fetullahçılar, niçin savcılarını onun üzerine saldılar?
Bu husumetin nedeni, Özkan'ın bu flaş diski yargıdan ve medyadan habersiz, tasfiye edilmeleri için, sadece kendisine yakın olan ordu içerisindeki ulusalcılara ulaştırması mıydı?
NOT: Konuyla ilgili yazılarım üzerine telefonla ulaşan AK Parti Milletvekili Hüseyin Kocabıyık, İlker Başbuğ'un ve Tuncay Özkan'ın 15 Temmuz Araştırma Komisyonu'nda bu flaş bellekten bahsetmediklerini söylemişti. Ben de bu bilgiyi yazdım. Ancak Kocabıyık geçtiğimiz gün bir yanlış anlaşılma olduğunu ve Özkan'ın değil sadece Başbuğ'un komisyona çağrıldığını söyledi. Özkan'dan ve okurlarımdan özür diler, düzeltirim.
***
YAŞ öncesi yine yaş işler
Ankara gazeteciliği yapanlar bilir. TSK'nın komuta kademesinin şekilleneceği Yüksek Askeri Şûra (YAŞ) öncesi hiçbir askerin adı medyada "öylesine" anılmaz.
Örneğin mevcut Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar'la ilgili son birkaç gündür üzerimize boca edilen imalı tartışmalar bunun bariz bir örneği.
Orgeneral Akar'ın 15 Temmuz gecesine dair ayrıntılı bilgi sahibi değiliz. Elbette sorularımız da var.
Ama insan, Doğan medyadan tutun da kıyıda köşede kalmış karanlık odalara kadar hepsi Akar'a yüklenince ister istemez işkilleniyor.
***
Yemezler, başka kapıya
Hafta başında, 15 Temmuz'da Hakan Fidan'ın performansına dair herkesin konuştuğu ancak dillendirmediği bazı soruları yazdım.
Medyadan bazı kalemlerin de bu tartışmaya katılması basın adına umut verici.
Elbette küfürleri ve tehditleriyle, nereden beslendiklerini bildiğimiz troller de devrede.
Ama onlar da iplerini tutan sahipleri de bilsin ki, ben sorularıma devam edeceğim.
***
Görmez'in ardından...
Biliyorsunuz medyada, görevdeyken saygıda kusur edilmeyen bürokrata ya da siyasetçiye giderken çakmak adettendir. Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez emekliye ayrılınca da "serbest atışlar" başladı.
Gerçi kendisine yönelik ithamların bir kısmı, bazı kliklerin ve kimi yanlış adamların Görmez'e sahip çıkmasına bir tepki olarak da şekilleniyor.
Çünkü medyadaki ve siyasetteki bu çeteler, her ayrılığa Erdoğan karşıtı bir mana yükleyip, ellerini güçlendirmeye çalışıyorlar.
Neyse... 'Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz' demişler.
Benim düsturum bu.
Görev süresi boyunca açık görüşlülüğü, mütevazılığı ve beyefendiliğiyle akıllara kazınan Görmez'in nereye giderse gitsin oraya değer katacağı kesin.