Bir röportajda kendisine sorulan "Hayatınızdaki unutamadığınız an hangisidir" sorusuna hiç düşünmeden yanıt vermişti Müdür Bey:
"Adımı hesap uzmanlığını kazananlar listesinde görünce Sıhhiye'den Kızılay'a kadar koşarak hemen kendime bir kravat almıştım. O anı hiç unutamam!"
Evet, hayattaki en büyük ideali memuriyet olan Müdür Bey belki vizyon sahibi değildi ama şanssız olduğunu kimse söyleyemezdi.
Günün birinde, bir türlü patlayamadığı ve parlayamadığı için üzerine yapışan silikliği avantajı olacaktı.
O günlerde cilalayıp parlatarak CHP'nin başına geçirecek bir aday arayanların dikkatini çekti Müdür Beyin vasatlığı.
Aranan sıradan hesap uzmanı bulunmuştu.
Derhal eline memuriyetten tanıdığı bir kaç mavi dosya verildi. Ve Aydın Doğan sponsorluğunda televizyona çıkartılıp AK Partili Dengir Mir Mehmet Fırat'ın karşısına oturtuldu.
Düello diye takdim edilen şovun ilk bölümü başarıyla kotarılmıştı.
Ancak iş burada bitmiyordu. Zira yalnızca iktidar partisini değil, daha sonra seks kasetleriyle MHP'yi de dizayn etmeye kalkanlar bunu biliyorlardı. CHP'yi kafa kola almaları için 18 yıldır partinin başında olan Baykal engelini de aşmaları gerekiyordu.
***
Beklenen hamle 2010 yılında "okyanus ötesinden" geldi. Bir kadın milletvekiliyle görüntüleri yayınlanan Baykal CHP Genel Başkanlığı'ndan istifa etmek zorunda kaldı.
Merkez medya
Baykal'dan boşalan koltuk için iki yıldır imaj faaliyeti yürüttüğü hesap uzmanı Müdür Bey'in adını telafuz etmeye başlamıştı.
Müdür Bey o ana kadar
kendisine nasıl bir projede nasıl bir rol biçildiğinden habersiz miydi bilemiyorum. Çünkü ilk
anda bu iddiaları şiddetle yalanlayıp
Baykal'a ihanet etmeyeceğini
söylemişti.
Ama parti genel başkanlığına adaylığını açıklayacağı sabahın gecesinde kendisinin
ilerideki her hareketini ipotek altına alacak projeyi öğrendiğini ve onayladığını rahatlıkla söyleyebiliriz.
Sonrası çorap söküğü gibi geldi.
Müdür Bey önce, yükselen dalganın üstünde
bir bürokratın en iyi bildiği hareketlere başladı. Koltuğunu korumak için genel merkezde tasfiyelere başladı.
Koltuğa yapışmakta öylesine başarılı olacaktı
ki.... Göreve geldiği
7 yılda 8 seçim kaybederek
bir rekora
imza attığı halde
parti içinde meşruiyetini
sorgulatmamayı
başaracaktı...
Ee, bir müdür daha ne isteyecekti ki?
Üstelik satan kadar alan da razıydı.
Çünkü
kendisinden beklenen ülkenin iktidarını alması değil, CHP'nin, ana muhalefetin koltuğunu boş bırakmamasıydı.
Müdür Bey yerinde kaldığı sürece
ülkenin ana muhalefet partisi işlevinden uzaklaşıp, yıllardır harlanmaya çalışılan
Alevi-Sünni gerginliğinin sürekli diri tutulmasına hizmet edecekti.
***
Ancak her şeyin bir sınırı vardı. Müdür Bey yedi düvelin yanı sıra FETÖ ve PKK'nın desteğini de almasına rağmen 16 Nisan referandumunda kaybedince sonunun geldiğini anladı.
Partide onca adamı bizzat kendi elleriyle yediği halde, bir vekilin tutukluluğunu gerekçe gösterip yollara düştü.
Böylece
kendisine yönelen eleştiri oklarını, kızgınlığı tüm partiye mal etmeyi hedefliyor. ...
2019'da
Erdoğan'ın karşısına teke tek çıkmaya cesaret edememesinin ezikliğini de unutturmak istiyor.
Koltuk kavgasını, kendisiyle birlikte CHP'nin rantını sömüren Genel Merkez'in yardımıyla,
ana muhalefet diye satmaya çalışıyor...
Ee, tabii hesap uzmanlığı için Sıhhiye'den Kızılay'a koşan, koskoca ana muhalefet liderliğinin koltuğu ve nimetleri için Ankara'dan İstanbul'a da yürür...
Çok değil yani.