Dün partisinin Batman'daki mitinginde konuşan HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş oldukça sinirliydi. Demirtaş yanındaki, 29 kişinin hayatını kaybettiği Ankara katliamının failinin cenazesine katılıp yeni saldırıları azmettiren "silah arkadaşlarına" bakmadan Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'na "katliamcı" diye seslendi. Demirtaş'ın Ahmet Davutoğlu'na yönelik konuşmasının devamındaki eleştirileriyse daha absürttü.
"Sen nasıl bir akılsızsın ki, sen nasıl bir aymazsın ki bugün Kürtlere savaş ilan ediyorsun? Davutoğlu, 'Masayı Demirtaş devirdi' diyor. Herhalde 'Erdoğan devirdi' diyecek cesaretin yok. Zaten sen 'Erdoğan devirdi' desen, kulağından tuttuğu gibi kapıya koyar."
Oslo sürecinden başlayarak, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez Kürtlere Ankara'nın yanlarında olduğunu hissettiren Çözüm Süreçlerinde masaları kimin devirdiğine dair çok fazla açıklamaya gerek yok.
7 Haziran sonrası yüzde 13 oya, Suriye'de ABD'yi arkalarına almalarına, Rusya'nın, Esad'ın ve İran'ın desteğine güvenip "nasıl olsa hükümet de kurulamadı" diyerek silaha sarılanların kim olduğunu herkes biliyor.
Seçimler sonrası KCK yöneticilerinin soluk bile almadan, PKK'nın ve dolayısıyla Demirtaş'ın partisinin resmi yayın organı Gündem'de yayımladıkları "Devrimci halk savaşı başladı" ilanları da şuracıkta duruyor.
O halde gelin biz, Çözüm Süreci'nde bu ülkenin demokratları barış için çalışırken savaşa hazırlananların sözcüsü Demirtaş'ın, Ak Parti'nin iç siyasi dinamikleriyle ilgili söyledikleri üzerinde duralım.
Bunun için de PKK'ya yakın Almanya'daki Mezopotamya Yayınevi'nin geçtiğimiz günlerde çıkardığı "Demokratik Kurtuluş ve Özgür Yaşamı İnşa" isimli kitapta yer alan HDP üzerindeki Kandil vesayetinin itirafı niteliğinde bilgilere bakmakta yarar var.
HDP'nin başarısız çıktığı bir seçimin ardından partinin üst düzey yöneticileriyle Abdullah Öcalan arasında şu diyalog geçiyor.
Öcalan "Kim belirledi bu adayları?" diye soruyor. HDP'li İdris Baluken de durumu kurtarmak için "Seçim komisyonunun çalışmalarıyla belirlendi" karşılığını veriyor. Öcalan ısrarla "Kimdir bu seçim komisyonu? Kandil tarafından mı belirlendi, yoksa siz mi belirlediniz?" sorusuna cevap arıyor. Bunun üzerine görüşme heyetinde yer alan HDP'li Sırrı Süreyya Önder de "Kandil belirledi" itirafında bulunuyor. Aldığı cevaba inanamayan Öcalan "Tamamıyla mı onlar belirledi? Parti meclisinde belirlenmedi mi bu komisyon?" sorusu ile HDP'lileri köşeye sıkıştırıyor. İkinci itiraf da Pervin Buldan'dan "Hayır, Parti Meclisi'nde ya da MYK'da belirlenmedi" sözleriyle geliyor.
Toplantı Öcalan'ın "Sizde hiç mi onur yok" yakınışıyla bitiyor.
Evet, Demirtaş ve diğer HDP yöneticileri, bu ülkede parti içi demokrasi konusunda ağzını açacak son kişilerdir.
Başbakan'ın, yönettiği partinin geçtiğimiz günlerde kendisinin de ifade ettiği gibi "Efsanevi lideri" olan Cumhurbaşkanı ile ilişkisi de, siyaset pratikleri açısından son derece meşrudur.
Demirtaş seçilmiş bir siyasi aktör olan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın siyasi karizmasını, etkinliğini ve yetkinliğini suçmuş gibi diline dolayıp ülkenin başbakanına "kulağından tutarlar" gibi saygısız ifadelerle saldırmadan önce dönüp kendisine ve arkadaşlarına bakmalı.
"Kimler üç beş keçiye sözü geçmeyecek adamları kulağından tutup Kürt halkının önüne aday diye koymuşlardır" sorusu, iç muhasebeye giriş için iyi bir başlangıç olabilir.