Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi, dün Diyarbakır'da öldürüldü. Pek çok kameranın gözü önünde gerçekleşen cinayetin faillerinin önümüzdeki günlerde net bir şekilde ortaya çıkacağı kesin. Ancak şu ana kadar izlediğimiz görüntüler ve görgü tanıklarının beyanatları doğrultusunda şunları söyleyebiliriz.
27 Kasım 2015 tarihinde PKK'lılar bir polis aracına saldırı düzenliyor. Çıkan çatışmada 3 polis yaralanıyor, 1 PKK'lı öldürülürken diğeri de kaçıyor.
Kaçan teröristin peşine düşen polis Diyarbakır'da bir taksiyi durduruyor. Güvenlik kameralarına da yansıyan görüntülerde taksi içerisindeki PKK'lılar tarafından polise ateş açılıyor. Bu esnada bir polis şehit olurken bir polis memuru da yaralanıyor. PKK'lılar ise Sur bölgesine doğru kaçıyor.
Polisten kaçan teröristler, o sırada yanındaki koruma polisleri ve gazeteciler önünde basın açıklaması yapan Tahir Elçi'nin bulunduğu sokağa yöneliyorlar. Elçi Dört Ayaklı Minare'nin çatışmalarda zarar görmesiyle ilgili konuşuyor. Teröristler, Elçi'nin de aralarında olduğu grupla karşılaşıyorlar.
Burada da basın mensuplarının kameraları kayıtta. Tahir Elçi'nin yanındaki koruma polisleri üzerlerine ateş açarak gelen teröristlere karşı silahlarını çekiyorlar. Çatışma yaşanıyor.
Çatışma esnasında Tahir Elçi de kendini korumak için silahını çıkartıyor ve bu sırada vuruluyor, hayatını kaybediyor. Her şey an be an kameralarda.
Bu veriler ışığında Elçi'nin PKK'lı teröristlerin açtığı ateş sonucunda hayatını kaybettiği anlaşılıyor. Elbette ki kesin sonuç, olayla ilgili anında görevlendirilen 4 müfettişin raporları sonrasında ortaya çıkacak.
Ancak Elçi'nin bir süre önce "PKK terör örgütü değildir" şeklindeki açıklamaları nedeniyle isminin gündeme gelmesi, olayı bir provokasyona çevirmek isteyenlere malzeme oldu.
Cinayetin duyulduğu andan itibaren bazı medya organlarında ve sosyal medyada bu olay hatırlatılarak manipülasyon yapıldı. Bazı HDP'li vekillerin sorumsuz ve kindarca açıklamaları da provokasyona tuz biber oldu. Olay yerinde inceleme yapan görevlilere ateş açıldı. Cinayetin aydınlatılmasına değil, PKK'nın sorumluluğunun örtülmeye yönelik bu girişimlere rağmen şu an itibariyle söyleyebileceğimiz Elçi'nin planlı bir suikasta kurban gitmediği.
Tahir Elçi'nin silahı yanında, yerde cansız yattığı o fotoğrafa üzüntüyle bakarken, bir başka kare gözümün önüne geldi. Elçi ile son olarak geçtiğimiz Newroz Bayramı'nda, Barış Treni'nin bir vagonunda Diyarbakır Garı'nda bir araya gelmiştik. Öcalan'ın PKK'ya yönelik yapacağı silah bırakma konferansı toplanması çağrısının okunmasını bekliyorduk. Elçi'nin de umutlu olduğunu hatırlıyorum.
Ne yazık ki PKK'nın ve Kürt siyasetinin Öcalan'ın bu çağrısını kulak ardı etmesiyle hepimizin üzerindeki o olumlu hava dağıldı.
Bu süre içerisinde ülkenin ve bölgenin üzerine çöken atmosfer barış için çaba gösteren insanları da etkiledi.
Elçi'nin ölümünden sorumlu olanların ortaya çıkmasıyla, varoluşunu çatışmaya borçlu olan unsurların bölge halkı nezdinde afişe olacağına inanıyorum. Bu netleşme, kuşkusuz ki barış için çabalayanların da elini güçlendirecektir.
Ne var ki bu olay, Türkiye ile gerginliğinde, ilerleyen dönemlerde ülkemizdeki terör unsurlarını destekleyerek elini güçlendirmeye çalışan Rusya'nın olası provokasyonlarına karşı çok ama çok uyanık olmamız gerektiğini de bir kez daha hatırlattı.
Elçi'ye ve hayatını kaybeden polis memuruna Allah'tan rahmet diliyorum, yakınlarına da sabır... Ülkece başımız sağ olsun.