Bir alanda bilgi sahibi olmanın yükünü insan gibi taşıyamayıp sağa sola saldıran, ahaliye "cahil" demeyi iş edinmiş kibirli akademiklerden biri o da.
Kendisini son olarak Kenan Evren'in cenazesine çelenk göndermesi vesilesiyle hatırlamıştık. Evet, Celal Şengör. Dün bir gazeteye konuşmuş. Özetle demiş ki;
12 Eylül darbesi "iyidir hojdur." Hatta darbe bile değil, bir "devrimdir" 12 Eylül. Çünkü siyasetçiler işini iyi yapamamış asker de devreye girmiştir. O işkence dediklerinde de anormal bir durum yoktur.
Dün sosyal medya ve internet siteleri Şengör'ün bu sözleriyle yıkılıyordu. Herkes Şengör'e lanet ediyor, "faşist" diyordu.
Bu pazar eğlencesine katılanlar arasında kimler yoktu ki. 12 Eylül darbecilerinin yargılanmasının yolunu açan 12 Eylül Referandumunda "hayır" kampanyası yapanlar ilk sıradaydı örneğin.
Şengör'ün de kendileri gibi darbecilerin yargılanmasına "hayır" dediğini tahmin etmek zor değil.
Peki, O dönemde "Evet" kampanyası yapan yazarlara ve "evet" oyu veren vatandaşa bugün bile hakaret edenler 12 Eylül'ün aslında üzerinde "çok da şeyedilmeyecek bir olay olduğunu" defalarca söylememişler miydi?
Söylemişlerdi ve söylüyorlardı da. "12 Eylül'ü mumla aradığını" açıklayan gazetecilerin, sanatçıların, akademiklerin ve hatta siyasetçilerin isimlerini saydırmayın şimdi bana.
Başka? Şengör'ün askeri bir darbeyi devrim olarak görmesine içerleyenlerin "makbul" darbeleri yok muydu dersiniz? Vardı elbette. Örneğin seçilmiş başbakanı ve bakan arkadaşlarını asan 27 Mayıs'ı kaçı eleştirebiliyordu? Menderes'in devrildiği darbeyi uzunca bir süre "resmi bayram" olarak kutlayanlar, Yassıada Mahkemeleri'nin içtihatlarıyla bugünlerini kuranlar mı hocaya kızıyordu? Ya da 28 Şubat'ı "İslamcılara karşı devletin müdafaa hakkı" olarak görenler mi?...
Daha 1 Kasım seçimleri öncesi, Ak Parti tek başına iktidara gelirse ya da o çok istedikleri koalisyona razı gelmezse askerin devreye girebileceği "müjdesini" verdiklerini hatırlıyorsunuz değil mi? Unutanlar, Murat Belge'nin, Mehmet Altan'ın, Hasan Cemal'in o günlerde yazdığı herhangi bir makalesine baksın yeter.
Bu konu ne zaman açılsa aklıma Alper Görmüş'ün 12 Eylül'le ilgili tespiti geliyor. Görmüş, herkesin 12 Eylül'den yakındığı halde "aslında çok da sorun etmediğini" söylerken haklıydı.
Zira darbe rejimin paradigmasına ve kurumlarına karşı reformlar öncelikli bir ihtiyaç olarak görülmüyor, dahası pek çok insan tarafından "tehdit" olarak algılanıyordu.
Haksız mı? Hâlâ 12 Eylül anayasası yürürlükte. CHP'si, MHP'si ve hatta HDP'si, üzerlerinde uzlaştıkları 60 maddenin bile değiştirilmesine Meclis'te hayır demedi mi?
Kaç seçmen partisinin programında yer alan "yeni anayasa" vaadini yerine getirmedi diye temsilcilerini sıkıştırdı?
Evren ve arkadaşlarının yazdırdığı anayasanın "değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen" maddelerini tartışma konusu yapan siyasetçiler sanki bayrağa, başkente karşılarmış gibi linç edilmiyor mu?
60 darbesinin getirdiği, 12 Eylül'ünse kurumsallaştırdığı aracı vesayet kurumlarıyla ilgili değişikliklere karşı olmak, demokratlığın alametifarikası sayılmıyor mu? Baro başkanları, Yargıtay üyeleri açılışlarda vs. bu konudaki reformlarından ötürü seçilmiş siyasilere ayar vermeye kalkmıyor mu?
E şimdi kalkıp Şengör'ün sözlerini kınamalarının anlamı ne Allah aşkına? Geçsinler hocam. Yok Şengör'den bi farkları. Onun papyonu var, o kadar...