HDP'nin Adana ve Mersin il binalarında dün eşzamanlı olarak zaman ayarlı ses bombaları patlatıldı. Can kaybı yaşanmaması tesellimiz. Büyük geçmiş olsun.
Saldırı sonrasında yapılan bazı yorumlarsa kalıcı algı bozukluğuna neden olacak türden şiddetliydi. İçeriklerini aşağıdaki ironik twit çok güzel özetliyor.
"AKP 30 yıllık silahlı geçmişi yüzünden saldırı sonrasında akla gelen ilk isim oldu." (@bozrumeysa )
Ne yazık ki aynen böyle... HDP'liler, hatta Kürt düşmanlıklarından ötürü Çözüm Süreci'ni bile vatana ihanet sayan Gülenciler bu saldırının hükümetin işi olduğunu yazdılar, söylediler. CHP'liler, çoktan jilet olmaya çekilmiş medyanın amiral gemisi yazarları ve iç savaş koalisyonunun münevverleri de. Yazıyı yazdığım saatlerde, her gün en az iki HDP binası taşlayan MHP'nin vekilleri henüz tartışmaya girmemişti. Ne var ki tıpkı Gülen'in trolleriyle muhabbetleri gibi, bu cenahtan gelen ve hükümete çakan her türlü sayıklamanın da HDP'nin başı gözü üstüne olduğuna şüphe yok.
Peki kanıtları, dayanakları neydi? Biliyorum, birilerine iftira atmak için bu dediklerime ihtiyaçları yok. O halde şöyle sorayım. Gezici anketinde bile birinci çıkan ve bunu istikrara borçlu olan Hükümet, seçimlere 20 gün kala en küçük rakibine ses bombası atıp yönettiği ülkeyi karıştırmaktan nasıl bir fayda umuyor olabilir?
Öyle ya, bu tarz bir saldırıya maruz kalan parti olsa olsa mağdur olur. Bu da o partinin tabanını kemikleştirdiği gibi, güvenlik ve istikrar isteyen kimi kararsız seçmeni de çeker.
Kaldı ki, fail diye linç edilen Ak Parti'nin ne geçmişinde ne bugününde sandık meşruiyeti dışında bir "silah" olduğunu en insafsız düşmanları bile iddia edemez. Buna karşın ya tutarsa diye sallayanların sicilleri bir yana, son birkaç aylık seçim performanslarından bile tehdit, baskı ve şiddet damlıyor.
Olağan şüpheliler
Bu seçim öncesinde de beş benzemez muhalefet koalisyonunun stratejisi aynı. Rakiplerinin büyük olasılıkla zaferle çıkacağı seçim sandığının meşruiyetini tartışmaya açmak. Ama öncesinde bir bölen HDP'yi baraj üzerine sıçratacak dramatik etkiyi yapmaya çalışıyorlar. Taş, sopa, ses bombası ellerinde ne kaldıysa kullanıyorlar.
Ses bombalarının patlatıldığı bölgeye de dikkatlice bakılmalı. Milliyetçi seçmenin yoğun olarak yaşadığı Adana ve Mersin, 30 yıllık iç çatışmalar nedeniyle göç etmek zorunda kalan Kürtlerin yerleştiği iller. Bu kentler, hem Uludere gibi provokasyonlarla Kürtlerin kışkırtılmasına müsait hem de sonrasında gelişecek sokak protestolarında hareketlenecek milliyetçileri barındırıyor.
Dün gün boyu Gülenci trollerin ve onlardan tek farkları gazetelerinde ve televizyonlarında kod ad kullanmamaları olan yazarlarının yazdıklarına bakın. Aynen Uludere ve Reyhanlı saldırılarında olduğu gibi MİT'i sorumlu ilan ettiler.
Sonradan faş olan Dumanlı-Kışanak görüşmesinden de görüldüğü üzere, seçimde barajı aşmak için Kürt düşmanı ırkçı Gülencilerin yerlerdeki itibarına bile "yükseldi" muamelesi yapan HDP'den sağduyu beklemek anlamsız.
Ama hükümet, her türlü provokasyona bir yerinden ilişen Gülencilerle mücadele işini daha ciddiye alması gerektiğini umarım bir kez daha anlamıştır.
Patlamaları araştırması için özel bir birim kurulduğunun açıklanması gibi yöntemler adım adım intihar saldırganı moduna yürüyen Gülencilerin provokasyonlarını kesemez. Finans kaynakları başta olmak üzere bu çetenin tüm ilişkilerini deşifre edecek ciddi bir mücadele planı lazım. Yoksa algıları yönetmeye heveslendikleri Türkiye seçmeninin IQ'sunun iç savaş koalisyonunun vasatlarından katbekat fazla olmasına güvenerek nereye kadar?..