Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MELİH ALTINOK

Karpuz kabuğundan gemiler yapmak

Bir belgesel çekmişler adı "Persona Non Grata!" "İstenmeyen adam" anlamına geliyor ve sonunda da ünlem var dikkatinizi çekerim. Konusu ise "İşsiz bırakılan gazeteciler ve bu bağlamda medyaya yapılan baskılar."
3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü'nde piyasaya sürülen belgeselin sorumluluğunu Hasan Cemal'in başında olduğu bir "platform" üstlenmiş. Bu yüzden de tabii ki belgeselde bizler gibi Cemaat'in tasfiye ettiği yazarlar ya da büyük medya patronlarının işine son verdiği gazeteciler yer almıyor.
Genel olarak halen çalışan ve Ak Parti karşıtlığıyla tanınan gazeteciler var. Yani mesele, yazacak, konuşacak, program yapacak mecra bulamamaları değil. Tıpkı belgesele konuşan ve halen Cumhuriyet yayın yönetmeni olan Can Dündar gibi, dertleri sabah akşam sövdükleri medya organlarında da niçin çalışamadıkları.
Anlayacağınız, eskisi gibi para kazanamamalarının ve Babıali'nin onlarca yıllık arızalarının hesabını, işin birinci dereceden muhatabı patronlarından soracaklarına, siyasi hasımlarını muhatap alıyorlar. İşin daha da garip olan tarafı, kendilerini işten kovan patronlarının yanı başlarında olması. Evet, Persona Non Grata'da "o" da var.
Bünyesinde gazeteler, televizyonlar, internet siteleri olan Türkiye'nin en büyük medya grubunun başkanı Aydın Doğan! Aynen, ünlem asıl buraya yakıştı.



Dramatik bir deneme

Medyadaki baskıyı ve işsiz bırakmaları konu aldığını iddia eden belgeselde, bizzat beyanat veren gazetecilerin bazılarını işten kovan bir patrona yer vermek acaba kimin fikriydi?
Gerçi belgeselde konuşan bazı gazeteciler bu absürtlüğün fark edileceğini anlamış olmalı ki, sonradan Twitter hesaplarından isyan ettiler. Hatta birisi şunları yazdı:
"Doğan grubuna ait Radikal gazetesinden atılmamın üzerinden tam 10 yıl geçti... Aslında sadece işten değil ana akım medya sektöründen atılmıştım. Rüşvet teklifini kabul etmeyince 'Seni hiçbir yerde çalıştırmayız' diyen dönemin Doğan Gazetecilik İnsan Kaynaklarından Sorumlu İcra Kurulu Üyesi... sözünü tutmuştu. Kısa süre sonra başladığım Aktüel dergisinden 4 gün sonra çıkarıldım. Akşam gazetesinde, dönemin haber müdürüyle el sıkışmamıza rağmen hiçbir zaman işe başlayamadım. Sky Türk televizyonunun yayın yönetmeni olan arkadaşım, 'İnsan kaynaklarında hakkında Doğan grubundan gönderilmiş bir dosya var...' diye anlattı işe alınmama girişimimin başarısızlıkla sonuçlanmasını." Evet, eskiden "centilmenlik anlaşması" denen bu linçe dair yukarıdaki canlı tanıklığın üzerine daha fazla bir şey söylemeye gerek yok. Fatih Altaylı, Derya Sazak için de...
İzninizle benim dikkatimi çeken bir acayiplik daha var. Acaba belgeselin sponsorluğunu niçin İsveç'in İstanbul Başkonsolosluğu üstlenmiş? Ben de belgeseller çektim. Üstelik ciddi masraf gerektiren prodüksiyonlardı ve maliyetlerini küçücük derneklerimizin bütçesinden karşılayabiliyorduk. Şimdi ise karşımızda konuşan kafalardan ibaret bir çalışma var. Yani belgeseli yapan platforma üye kimi yazarların bir aylık maaşları yeter de artar bile.
Haklısınız, Aydın Doğan gibi bir medya devi varken, iş yazar maaşına mı kaldı? Üstelik muhtemelen bu belgesel Freedoom House'un gelecek yılki Türkiye'de basın özgürlüğü raporuna "delil" olarak girecek. Konsolosluk fonlarıyla "bağımsız bağımsız platformlar" tarafından kotarılmış süsü verilmesi daha iyi olmuş.
Bir de fikir vereyim. Devam serisinde Rupert Murdoch'u da düşünün Hasan abi. Onun da sahnesi en az Aydın Bey kadar iyidir ve medyada kıyım denildi mi o da az mahir değildir hani.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA