Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MELİH ALTINOK

Erdoğan sana söylüyorum Öcalan sen dinle

Abdullah Öcalan'ın Newroz'da örgüte verdiği "silahsızlanma kongresi toplayın" emrinin, Kandil tarafından rafa kaldırıldığı belirtiliyor.
Kaynak, Özgür Gündem'in hareketi yakından tanıyan yazarı Muzaffer Ayata. Peki ne oldu da Kandil'in komutanları liderliğin kararını askıya almak gibi radikal bir kararın altına imza attılar? Fiili bir durum mu oluştu da, önderliğin kararı sorulmadan bu denli ciddi bir inisiyatif aldılar? Mesela Çözüm Süreci ile birlikte durdurulan operasyonlar mı başladı?
Hayır. O halde nedir bu radikal kararın gerekçesi?
Ayata yazısında Öcalan'ın çağrısı üzerine kongre hazırlıklarına başlayan Kandil'in, "Erdoğan'ın ortada masa falan yok, iki taraf demek ülkeyi yok eder" sözleri üzerine kongreyi iptal ettiğini ileri sürüyor. 30 yılda ilk kez devletin pozitif adım atmasıyla varılan aşamada yukarıdaki gerekçenin "komik" kaçmadığını kim söyleyebilir?
Öyle ya, bugün PKK'nın süreci bitirmek için söylemlerinde kusur aradığı Erdoğan ve hükümet, muhalefetin "taviz veriyorlar" eleştirilerini savuşturmaya çalışan siyasi aktörler.
Üstelik sürecin diğer tarafında yer alan PKK'nin ve HDP'nin de bu süreçte çözümün meşruiyetine dair hiçbir destekleri yok. Onlar da çözüm karşıtı muhalefetin paralelinde, maksimalist taleplerle hükümeti sıkıştırmaya çalışıyorlar. Yetmiyor, seçim arifesinde Ağrı örneğinde görüldüğü gibi silahla seçim propagandası türünden kışkırtmalarla hükümeti askeri tedbirlere başvurmaya zorluyorlar.
Bereket başaramıyorlar.
Hükümet, seçim öncesinde bile siyasi riski üstleniyor ve Türkiye'yi savaş konseptine döndürecek yola girmiyor.
Şimdi Kandil cephesinden sızdırılan ve meşruiyeti yaratılmaya çalışılan "kongre iptal edildi" sözlerinin de Erdoğan'ın ve hükümet cephesinin çözüm konseptine zarar vereceğini sanmıyorum.
Zaten buradaki hedef de, Cumhurbaşkanlığı makamına süreci devam ettirme vaadiyle çıkan Erdoğan'a geri adım attırmak değil.
Amaç, Öcalan'ın önderliğine darbe vurmak! Çünkü Çözüm Süreci'ni kesintiye uğratmanın, ancak Öcalan'ın kamuoyu baskısıyla sürece dair olumlu açıklamalarına son vermesiyle mümkün olduğunu biliyorlar.
Uzun süredir sinsice uygulanan ancak Öcalan'ın tabandaki prestijinden ötürü açıkça dile getirilemeyen "Öcalan devletin kontrolünde" mesajını ilmik ilmik işliyorlar. Önderliğin yol haritasına dair pozitif çağrılarına uymayı açıkça reddetmedikleri için, Erdoğan'ın ve hükümetin sürecin özüyle ilişkili olmayan çıkışlarına aşırı anlamlar yüklüyorlar. Ama ne kadar üstü örtülse de sonuç gün gibi açık.
Kandil, karar verme mekanizmasının başında olan Öcalan'ın direktiflerini uymuyor. İmralı'ya danışılmadan çözüm kongresi toplama emrinin fiilen askıya alınmasına Öcalan'ın nasıl tepki vereceğini bilmiyoruz. Önümüzdeki günlerde bu kararın kendisine iletileceği ve Newroz'daki kararını revize etmesinin isteneceği belirtiliyor.
Ben Kürt siyasal hareketinin çözüm konusunda en kararlı aktörü olduğuna inandığım Öcalan'ın bu baskıya uyup liderliğini sorgulatacağını sanmıyorum. Çünkü Çözüm Öcalan'ın hareket üzerinde hâkimiyetini pekiştirecek yegâne fırsat.
Savaş konseptine dönülmesi hali ise, Kandil'in ve HDP'nin paradigmasının doğruluğunu ortaya koyacak, tabanda ise Öcalan'ın meşruiyetini sorgulatacak bir sonuç olacak.
Bakalım Öcalan her şeye rağmen Kandil'in restini görüp el mi küçültecek?
Yoksa inisiyatifi alıp, Kandil'in komutanlarının "Erdoğan sana söylüyorum Öcalan sen dinle" mesajını yine çözümü sahiplenerek bertaraf mı edecek?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA