Hafta sonu gündemden bihaber şekilde Twitter'a girince Selahattin Demirtaş'ın açıklamalarıyla karşılaştım. Demirtaş "şiddet nerden gelirse gelsin" türünden şeyler söylüyordu yine. Anladım ki PKK bir yere saldırmış. Çünkü ağaç kesilse "katil Akape" netliğinde söze başlayan Selahattin Bey ancak PKK saldırdığında faili es geçen genel bir şiddet eleştirisiyle yetinirdi.
Yanılmamıştım. Ağrı'da çatışma çıkmış. 4 asker yaralanırken 5 PKK'lı da öldürülmüştü. Peki mevzu neydi? Ağrı'nın Diyadin ilçesinde bir bahar şenliği düzenleniyor. Etkinlikte silah kuşanmış PKK militanlarının yer alacağı istihbaratını alan asker de güvenlik alıyor. Devletin bu "cüretine" sinirlenen PKK'lılar da silahlarını ateşliyor ve çatışma çıkıyor.
Hadi, Genelkurmay'ın ve hükümetin çatışmayı alandaki PKK'lıların açtığı ateşin başlattığı yönündeki açıklamalarını baz almayalım. Hareket noktamız, HDP cephesinden yapılan askerin müdahalesinin olayları tetiklediği şeklindeki iddialar olsun. İyi de bu durumda bile ortada bir çatışma ve karşılıklı kayıplar olduğuna göre söz konusu seçim etkinliğinde silahlı PKK'lıların varlığı aşikâr değil mi?
Öyleyse, "askerle çatışan silahlı adamların orada işe ne" sorusunun tartışmanın ilk gündemi olması gerekmez mi? Kaldı ki açıklamalarıyla, devleti devlet yapan güç kullanma tekelini paylaşmak gibi radikal bir yaklaşımı meşruiyet ekseninde savunmaya denk düşenler kim? Kandil komutanları ya da fanatik örgüt sempatizanları mı? Hayır, eş başkanları bir yıl önce cumhurbaşkanı adayı olmuş, 7 Haziran'da da barajı aşmaya çalışan yasal bir partinin mensupları.
Olacak iş değil gerçekten. Ne yani, güvenlik güçlerinin bir siyasi etkinlikte silahlı adamların varlığına dair duyum alınca kılını kıpırdatmaması gerektiğini mi savunuyorsunuz? Ya da askerin görev gereği olay mahalline gittiğinde karşısına çıkan silahlı adamları "Çözüm süreci var" diye görmezden gelmesini mi istiyorsunuz?
Peki ciddi misiniz? Çözüm Süreci, yasal bir partiye oy toplamak için yapılan etkinlikte silahlı adamların propagandasına, güvenlik almasına, gövde gösterisi yapmasına müsaade etmek anlamına mı geliyor? Dünyanın hangi kurumsallaşmış demokrasisinde böyle bir tablonun doğallığı savunulabilir?
Aynı şeyi başka bir parti, mesela MHP yapsa? Kayseri'deki geleneksel etkinliklerinde Ülkü Ocakları üyeleri ellerindeki uzun namlulu silahlarla Erciyes'in eteklerinde nöbet tutsa tepkimiz ne olurdu?
Yıllardır Kürt sorunu konusunda "askeri değil siyasi çözüm ve müzakere" dediği için bugün başımıza heval kesilen tiplerin "terörist" suçlamalarını göğüsleyen bir gazeteci olarak söylüyorum. Benim de Çözüm Süreci'nden anladığım bu değil.
Haklısınız ırkçıları ve çözüm karşıtlarını rakip bile görmeyen hatta onlardan oy isteyen bir "Kürt partisinden" bahsediyoruz. Sözünü ettiklerimiz, seçimlerde rakip olarak Cumhuriyet tarihinde ilk kez siyasi risk alarak kadim Kürt sorununu müzakere aşamasına taşımış Erdoğan'ı ve Davutoğlu hükümetini seçenler.
Dolayısıyla kendilerinden Çözüm Süreci ve barış konusunda ilkesel tavır beklemek nafile. Ne var ki ortadaki sorun HDP açısından yanlış bir seçim stratejisine de işaret ediyor. Öyle ya, oylarını istediğiniz Ak Partili, CHP'li hatta MHP'li seçmen, seçim şenliklerinde silahlı adamların varlığını değil de güvenlik güçlerinin onlara müdahalesini garipseyen partinize barajı aşsın diye oy verir mi, oy verir mi, oy verir mi Selahattin Bey?
Bu mucizeye, hangi Türkiye Türklerindir gazetesi yazarının, Cemaatçinin, bölge ülkesi diktatörünün gücü yetebilir ki?