Türkiye'de şu yaşadığımız süreçte daha eğitimli- kentli ailelerin paradoksal şekilde demokratik dönüşümün karşısında taraf olduğuna şahit oluyoruz. Türkiye'nin eğitimlişehirli LAST (Laik yaşam tarzına sahip Sünni Türk) ortasınıfları çok ciddi bir zihinsel bunalım içinde ellerinde verili kimlik ne varsa o kimliğe sarılıyorlar. O verili egemen kimlikleri öteki kimliklere karşı tahakkümcü bir dille sürekli hatırlatan faşizan bir ruh hali içindeler.
***
Aslında LAST ortasınıfları "
kaybeden" durumunda değil, ellerinden bir şeylerin gittiği de yok. İktisadi olarak AKP'nin politikalarının bu ortasınıflara zararı yok, yararı var. Hatta irrasyonel biçimde birçok orta ve üst- orta sınıf uygulanan mali politikalar neticesinde iktisadi olarak servetlerini artırdıkları halde bu bahsettiğim kimliksel sebeplerle bu partiye karşı pozisyondalar. Diğer yandan LAST ortasınıflarının muhitlerinde öyle bir "
mahalle baskısı" ortamı oluştu ki, AKP'ye oy verenler bile bunu sakladılar. Saklamazlarsa muhitlerinden dışlanacaklarını düşündüler.
***
Öte yandan gözden kaçırmamamız gereken bir olgu var. Evet eğitimli- kentli LAST ortasınıfları bağnazlaşma süreci içindeler, sahip oldukları Türk etnik kimliklerini ve laik yaşam tarzlarını kutsayan bir ruh hali içindeler. Kemalizm algıları dozunu artırarak dinselleşiyor. Fakat bu aileler aynı zamanda çocuklarının bir ya da birkaç yabancı dil bilmesini, mümkünse yurtdışında, özellikle de ABD'de okumasını çok arzuluyor. Bu arzu yönünde, çocukları için yapamayacakları maddi ve manevi fedakârlık yok bu ailelerin. Çocukları Türkiye'de kalırsa da İngiliz dilinde eğitim veren ismi belli okullarda okusunlar istiyorlar. Lisansüstüne muhakkak yüksek lisans hatta doktora yapsın istiyorlar. Bunlar LAST ortasınıfları için aynı zamanda büyük prestij sembolleri. "
Hayata bir an evvel atıl da ekmek paranı kazan" kafası bu tür ailelerin anlayışına çok uzak.
Çocukları olabildiğince rafine hale gelsin istiyorlar.
İşte paradoks da burada başlıyor LAST ortasınıfları için... Çok sevdikleri çocukları yurtdışı tecrübeleri yaşayıp, daha fazla dünya ile bütünleştikçe, özellikle sosyal bilimlerde lisansüstü eğitim gördükçe, tam ailelerinin istedikleri gibi daha "
çağdaş" daha rafine hale geldikçe ailelerinin şu anki ruh halinden hızla uzaklaşıyorlar. Daha açıkça söylemek gerekirse çocuklar rafineleştikçe "
Kemalist" kalamıyorlar. Dünyanın entelektüel birikimi ile tanıştıkça, ailelerinin kafalarında yarattığı fetiş anlamıyla "
en hakiki mürşit bilim" ile değil, sahici anlamıyla, evrensel standartlarda "
sosyal bilim" ile tanıştıkça ailelerinin ruh halini paylaşmaları imkânsız oluyor. Artık taraf değiştirmeleri kaçınılmaz oluyor. Ancak o ruh haline dışarıdan bir bakışla, "
bilimsel" açıdan bakabiliyorlar. "
Ne oldu da ailelerimiz böyle oldu? Bir memleketin en eğitimli ve en kentli sınıfı nasıl adım adım ideolojik olarak korkunç, tavır ve tarz olarak trajikomik bir hale geldi," diye soruyorlar bu çocuklar. Evet, taraf değiştiriyor çocuklar.
Not: Bu yazının farklı bağlamda bir hikâyesi var. Onu da yarın 10 Ağustos seçim günü anlatacağım.