Sayısı 12 bin kadar olan bir hâkimler ve savcılar sınıfı var bu ülkede... Bu hâkimler ve savcılar sınıfının sosyolojik yapısına dair yani Batı'da "Yargı sosyolojisi" diye anılan alana dair elimizde doğru düzgün çalışma nerdeyse yok...Yargı mensuplarının sınıfsal/ etnik/ dinsel aidiyetleri ve buralarda oluşabilecek kliklerin yargı kararlarını etkilemesi meselesi, Batı ülkelerinde çok önemsenen bir şey...
***
Yargı mensuplarının içinden çıktıkları toplumsal kesimler ve bu durumun yargısal karar süreçlerine yansıması düzenli ampirik çalışmalarla ülkemizde de tespit edilmelidir... Bundan korkulmamalıdır...
Bizim ülkemiz gibi akıl almaz kamplaşmaların olduğu bir ülkeyi bir yana bırakın, herhangi bir ülkede de bu önemlidir...
Hâkim ve savcı, toplumsal kökenlerinden bağımsız bir "Tanrı-insan" değildir.
***
Ancak bu sosyolojik manzara üzerinde konuşulursa, içinden çıktıkları kimliklerini aşan bir ortak adalet ve vicdan zemininde buluşabilir Türkiye'nin hâkimleri ve savcıları. Adalet ideali tıpkı demokrasi gibi sürekli uğruna mücadele edilmesi gereken bir alandır...
"Türk adaletine karışılmamalıdır" lafı boş bir söz, tam aksine biteviye karışmak gerekir "Türk adaleti"ne...
***
Türkiye'de defalarca şahit olduk ki, mevcut yasaların değişmesi, demokratikleşmesi hiçbir işe yaramayabiliyor.
Dünyanın en özgürlükçü, en demokratik yasalarını da getirseniz bu ülkeye, elimizdeki bu hâkim ve savcı malzemesiyle hiçbir şey değişmiyor... Türk hâkim ve savcı zihniyeti bu ülkenin tüm sorunlarının kaynağı olan Türk devlet zihniyetinin tüm sakatlıklarını içinde barındırıyor. Böyle olmayan hâkimler ve savcıların da defteri dürülüyor...
***
Türkiye'nin demokratikleşme bağlamında orta vadede en ama en büyük problemi Türk savcıları ve hâkimleridir... Bu insan malzemesinin büyük çoğunluğu en özgürlükçü yasayı bile yasak ve baskı üretmek için kullanabilecek bir zihniyete sahip... Öte yandan genç kuşaklarla birlikte olumlu bir değişim de var. Ama bu genç hâkimler ve savcılar kuşağı da korku ve tedirginlik içinde bu özgürlükçü-demokrat kararlara imza atabiliyorlar, çoğu zaman da korkudan geri adım atıyorlar...
Siyasal ve toplumsal irade arkalarında olmazsa bu genç hukukçular da hiçbir şey yapamaz, yapamıyor...
***
Bu ülkede yasa ve norm ithal ederek değil, ancak hâkim ve savcı ithal ederek bu durumu kökten çözümleyebiliriz!! Hâkimleri bilmem ama futbol hakemi ithal eden ülkeler var. O ülkenin hakemlerine hiç kimse güvenemediği için evrensel standartlarda güvenilir hakemler gidiyor, o ülkenin takımlarının maçlarını yönetiyor... Acaba dünyada bu sebeple hâkim ve savcı ithal eden ülke var mı?
Varsa bence Adalet Bakanlığı bir incelesin!!
***
"Avrupa'dan hâkim ve savcı ithal edilsin" önerisi çılgınca bir öneri elbette...
Fakat ezilenleri koruması gereken bir yasayı kullanarak ezilenleri içeri tıktıran "çılgın" hâkimlerin ve savcıların çoğunlukta olduğu bir ülke için "aklı başında" bir öneri ne olabilir Allah aşkına?
Bu insan malzemesi ya fiilen değişecek ya da zihinlerini "toplumsal/ siyasal baskı" ile değiştirecekler. Onun için "yargıyı baskı altına alma"ya devam etmeliyiz...
***
Bu yazım 9 Eylül 2009'da yayınlandı...
Ben aynı yerdeyim. Hâlâ aynı şeyi düşünüyorum. 17 Aralık olmuş olmamış fark etmez...Tornistan yapan Kemalistlerin yargısal söylemlerini benimseyen cemaat ve cemaate angaje olan yazar takımıdır.
2009'da da 2014'te de söylediğim net. Tarafsızlığı olmayan bir yargının bağımsızlığından bahsedilemez...
Şu an bir hukuk devleti değiliz.
Çare herkesin şeffaf kimliğinin ortada olduğu liberal demokratik hukuk devletini inşa etmektir...