Türkiye'nin yeni yolu artık geri döndürülemez bir yoldur. Eski vesayet rejiminin ezdiği ve asimile etmek istediği dört kesim de yani Sünni dindarlar, Kürtler, Aleviler, Müslüman olmayan inanç grupları da Yeni Türkiye'de özgürleşecektir.
***
Bu değişime son 10 yılda olduğu gibi Sünni dindarlar öncülük edecektir. Bu dindarlar için tarihsel bir zorunluluktur. Kemalizmin ezdiği bu dört gruptan en büyüğü dindarlardı. Diğer üç grup tam bir ittifak içinde olsa bile dindarlar olmadan eski rejimi çökertemezdi.
Dindarlar eski rejimi tasfiye ederken hem Kürtlerin hem de İslamdışı inanç gruplarının çoğunluğunun da desteğini aldı. Buna bir de kitlesel ağırlığı olmayan ama entelektüel kesimde önemi büyük olan laik kesimin demokratları ya da yaygın adıyla liberaller eklendi. Fakat maalesef aynı şey Aleviler için geçerli olmadı. Aleviler kendilerini 5 defa toplu katliama uğratan Kemalist rejimin yanında saf tutmuş gibi gözüktüler.
***
Öte yandan eski rejimin ezmek istediği bu dört kesimin kendi aralarında birbirlerinin haklarına karşı da yeterince hassas olduğunu söyleyemeyiz.
Alevilerin çoğunluğu dindarlar karşısında Kemalizmin safında yer almak gibi bir büyük hatayı nasıl yaptıysa dindarların önemli kısmı da şu an Alevilerin hakları konusunda Kemalistler gibi tavır takınabiliyor. Aynı şey Heybeliada Ruhban Okulu ve Kürtçe eğitim konularında da geçerli. Bir siyasi parti olarak yurttaşların oylarına mahkûm olan AK Parti de tabanının ve teşkilatlarının hissiyatlarını dikkate alarak davranmak zorunda. Aslında Erdoğan hükümeti bu reformları toplumun çoğunluğunun talebiyle değil toplumun çoğunluğuna rağmen o çoğunluğu ikna ederek yapabiliyor.
***
Demokrasinin çelişkisi de biraz burada yatıyor.
Ülkenin demokratik yolla seçilmiş Başbakanı Erdoğan büyük devlet olmak için daha demokratik bir rejim yaratmanın şart olduğunu çok iyi biliyor. Fakat bu demokratik adımları atarken de demokratik seçimlerde oy kaybetmek ve gücünü azaltmak istemiyor. Mesela Heybeliada Ruhban Okulu'nu açmak konusunda bizzat biliyorum ki Başbakan'ın tavrı net. O okulun kapalı olmasını zulüm olarak görüyor ve bir an önce açılmasını istiyor. Eskiden TSK ve derin devlet engeli vardı. Şimdi o yok ama beyni 90 senedir Kemalizmle yıkanmış bir toplum engeli var karşımızda.
***
Toplumun çoğunluğunun çok hoşgörülü, çok özgürlükçü ve demokrat olduğu Erdoğan'ın toplumun gerisinde kaldığı söylemi büyük bir popülist palavradır. Bilimsel araştırmalar da gösteriyor ki halen toplum Alevisiyle, Sünnisiyle, Kemalistiyle, muhafazakârıyla son derece milliyetçi ve hoşgörüsüz.
Erdoğan bu mevcut toplumsal zemini ve kendi teşkilatlarını bireysel karizması ve liderliğiyle ileri götürebilecek tek adamdır. Nitekim PKK ile çözüm sürecine bu toplumu Erdoğan'dan başka hiç kimse ikna edemezdi. Alevilerin ve Müslüman olmayanların hakları konusunda da Erdoğan'dan başkası toplumun Sünni çoğunluğunu ikna edemez. Bunları yine Erdoğan başaracak. Demokratikleşmenin önündeki toplum engeli de aşılacak.
Önümüzdeki süreçte salı günkü yazımda kaleme aldığım, olması gereken reformlar da kesinlikle hayata geçecek. Taraf gazetesinde Nisan 2011'de yaşadığımız ilk büyük ayrışmada da bunu söylemiştim. Ben haklı çıktım. Milliyetçileşiyor denilen Erdoğan milliyetçi- ulusalcı ideolojinin canına okuyan adam olarak tarihe geçti. Bu arada yanlış teşhisler yaparak sürekli çuvallayan sahte liberaller de marjinalleşip önemsizleştiler.