Başbakan Erdoğan tarafından açıklanan "demokratikleşme paketi" özgürlüklerin geliştirilmesi açısından çok olumludur. Bu pakette eksiklikler elbette var ama eskisine göre çok daha ileri bir Türkiye yarattığına hiç şüphe yoktur.
Bu pakete yüklenenler kötü niyetlidir.
Her gerçek liberal ve demokrat bu özgürleştirici paketten ötürü Başbakan Erdoğan ve kurmaylarına teşekkür etmelidir.
***
Her şeyden önce bu ülkede İslami kimliğinden ve inancından ötürü sürekli biçimde aşağılanan ve inandığı gibi yaşama hakkı gasp edilen yüz binlerce kamu çalışanı kadın açısından, kamuda başörtüsü yasağı adı verilen zalim dayatmaya kısmen son verilmesi çok önemli bir adımdır. Artık bu zorbalık bitmiştir.
Daha doğrusu bitme sürecine girmiştir.
***
Aynı şekilde ilkokullarda her sabah çocuklara zorla söyletilen faşist ant dayatmasına son verilmesi de çok önemli bir adım. Daha birçok değerli adım bu pakette var. Tek tek saymak gereksiz.
Zaten bütün gazetelerde çarşaf çarşaf paketin detaylarını okuyacaksınız. Ama elbette eksikler de var.
***
Bu bağlamda bilhassa bu ülkenin Kürt yurttaşlarının geniş kesiminin talebi olan anadiliyle eğitim alma hakkının sadece özel eğitim kurumlarıyla sınırlandırılması bir eksikliktir. Aslında devletin eğitim kurumlarının tamamen özelleştirilip yoksullara karşılıksız burs verilmesi reformuyla beraber bu madde açıklansaydı çok daha isabetli olurdu. Böylece her şey tam olurdu. Devletin okullarında bu konuda istense bile şu an personel bulunamaz. Fakat evladına Kürtçe anadilde eğitim verdirmek isteyen tüm vatandaşlara da bu imkânın sağlanması şarttır.
***
Aynı şekilde yukarıda değindiğim gibi kamuda başörtüsü yasağının kaldırılması adımı çok önemli ve olumlu ama uygulamadan asker, polis ve yargı mensupları gibi üniformalı çalışanların hariç tutulması haksızlık ve ciddi bir eksiklik.
İnancından ötürü başörtüsü takan kadınların ister emniyette, ister orduda, isterse de yargıda hiçbir ayrımcılığa ve dışlamaya maruz kalmadan çalışabilmesi için devlet gerekli düzenlemeleri bir an önce yapmalıdır.
Özgür-Der'in açıklamasında belirttiği gibi asker ya da polis üniforması veya hâkim ya da savcı cüppesinin başörtüsüyle çelişen kıyafetler olarak algılanmasının ve bu alanlarda çalışan insanların başörtülü olarak çalışamayacakları ön kabulünün yasakçıların, dayatmacıların zihinlere kazıdıkları haksız, temelsiz bir önyargı olduğunun ben de altını çiziyorum. Hükümet bu konuyla ilgili olarak da en kısa zamanda gereken adımı atmalı ve özgürlük alanını kısmen değil, tam olarak genişletmelidir.
***
Bu pakette
cemevlerine resmi bir statü verilmemesi de bir eksiklik.
İbadethane denmeyebilirdi ama resmi statü verilerek elektrik, su gibi masrafları halledilebilirdi. Cemevleri yasal statüye kavuşurdu. Muhakkak ileride yapılmalıdır.
Heybeliada Ruhban Okulu muhakkak açılmalıydı. Bu meselenin ertelenmesi de doğru değil. Nevşehir Üniversitesi'nin adının
Hacı Bektaş olarak değişmesi Nagehan Alçı'nın önerisiydi.
Bunu Başbakan'a 4 Haziran'da Fas'ta önermişti. Eşimin önerisinin hayata geçmesinden de ayrıca mutluyum.
Bunun yanında Tunceli'deki üniversiteye de Pir Sultan Abdal adı verilmeliydi.
Madımak Oteli'ni İnsanlık Müzesi'ne dönüştürme kararını da Başbakan açıklasaydı bence güzel bir adım olurdu.
***
Her şeye rağmen Türkiye geri dönülemez bir yola girmiştir. Türkiye bundan sonra her geçen gün daha demokratik ve daha özgür olacaktır. Macun artık tüpten çıkmıştır.