Coğrafyamızdaki tüm zorluklara; küresel ve bölgesel ekonomik, siyasi gerginliklere rağmen, Türkiye 2003-2023 arası dünyanın 40 önemli ekonomisi arasında ortalama büyüme hızında 7. sırada yer alan bir ekonomi. Cumhurbaşkanımız Erdoğan'ın, büyüme, yatırım, ihracat ve stratejik sektörlerde sanayileşmenin katlanarak gelişimine odaklı vizyonu Türkiye'nin kalkınmasında tarihi bir sıçramanın başarılmasının yanı sıra, Ülkemizi 'trilyon dolar ekonomiler kulübü'ne de taşıdı. 195 ülkenin yer aldığı bir dünyada, sadece 19 ülkenin trilyon dolar ve üzerinde GSYH büyüklüğü yakaladığını dikkate aldığımızda, Ülkemizin 1 trilyon dolar çıtasını aşmış olmasının anlamı çok büyük. İşte tam da bu noktada, 1970'lerin sonlarından itibaren Ülkemizin başına bela edilen 'terör'ün sebep olduğu kayıpları dikkate aldığımızda bir kez daha kahroluyoruz.
Dünya ekonomisindeki ortalama değerlemeyi dikkate aldığımızda, 1998 sonunda 2 dolar olan bir ekonomik değerin bugün 3,87 dolar olduğunu hatırlatalım. Bu nedenle, sadece 1984 ile 1998 arasındaki 14 yıllık dönemde, terör nedeniyle kaybettiğimiz onca canımız, insanımız için kalbimizin derinliklerinde hiç dinmeyecek acı baki olmak üzere, 300 milyar dolarlık bir katma değer kaybından söz ediyoruz. Söz konusu ekonomik kaybın bugünkü değeri ise tek başına 580 milyar dolardır. Ekonomideki çarpan etkisini hesaba kattığınızda esas katma değer kaybı 1 trilyon doların üzerindedir. Kimi başkentlere çöreklenmiş ulus ötesi yapıların Türkiye'nin başına bela etmeye çalıştıkları terör olmasaydı, bugün ikinci trilyon dolar ve üzerini yakalamış 14 ülke arasında, 15. ülke olarak Türkiye de yer alacaktı. Türkiye, kişi başına GSYH değeri olarak bugün 13 bin doları değil, 26 bin dolar ve üzerinde bir seviyeyi konuşuyor olacaktık. Bölgesel kalkınmada yaşanacak büyük sıçramayı söylemiyorum bile.
İnsani, toplumsal ve ekonomik gerekçeleri bu derece sarih bir konuda, Türkiye tarihi bir eşik ile karşı karşıya. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kararlı ve vizyoner liderliği ve MHP Genel Başkanı Bahçeli'nin cesur ve ezberleri bozan adımı ile, Milli Birlik ve Kardeşliği çelikleştirecek bir iradenin ortaya konduğu tarihi bir ana şahitlik ediyoruz. Öyle ki, Milletimizin başına 40 yıldır musallat edilen terör belasını Devletimiz tüm imkanları ve araçları kullanarak bertaraf etmeyi kararlılıkla sürdürürken, terörün sadece eylem kabiliyetini değil, aynı zamanda finansman kabiliyetini de bertaraf edecek bir kararlıkla mücadeleyi derinleştirilerek tüm dünyaya kararlılığımız en açık şekilde gösterilirken, Sayın Cumhurbaşkanımızın da vurguladıkları üzere, Türklerle Kürtler arasında örülmeye çalışılan terör duvarını yıkıp atan, Türkiye Vizyonunu kararlılıkla ilerletecek nesillere terör destekli bir siyasetin olmadığı bir Türkiye emanet etmeyi önceliklendiren tarihi bir eşikten söz ediyoruz.
Bilhassa Avrupa, küresel ekonomipolitik sistemdeki rolünün sorgulandığı; güç kaybına dair pek çok raporun yayınladığı bir dönemde, 2030-2060 dönemi için daha da yoğunluk kazanacak küresel ekonomi-politik rekabet sürecinde Türkiye ile derinleştirmesi kaçınılmaz olan çok yönlü ilişkilerini gerçekçi bir perspektifle irdelemekte. Bu nedenle, Avrupa'nın rekabetçiliğine, küresel üretim ve lojistik kabiliyetlerine, enerji arz güvenliği arayışlarına en sürdürülebilir çözümleri sağlayan ve sağlayacak olan Türkiye'nin 'terörsüz' bir geleceğin inşasındaki tarihi başarısı, 'Terörsüz Türkiye' ile Ülkemizin büyük kalkınma hamlesinin sağlayacağı 1 trilyon dolarlık yeni sıçrama, Avrupa'nın dünya ekonomisindeki rolünün sürdürülebilirliğine de önemli katkı sağlayacaktır. Bu nedenle, bu tarihi eşik için hepimiz seferber olalım.