Türkiye'nin en iyi haber sitesi
KEREM ALKİN

‘Küresel Güney’le işbirliğini derinleştirme dönemi

Dünya ekonomisi, 1960'ların sonlarından itibaren, 40 yıl küresel sistemin en büyük 7 ekonomisi olan G7'lerin bugün 'en büyük' olma unvanlarını E7'lere kaptırdıkları, ekonomi-politik sistemdeki ağırlıklarını kaybetmemek adına her türlü hamleyi sahaya sürdükleri, küresel ticaret sistemine yeni kurallar ekleyerek E7'lerin ve yükselen gelişmekte olan ekonomilerin önünü kesmeye çalıştıkları bir süreç yaşıyor. Küresel üretim ve istihdamda Küresel Güney ülkelerinin ağırlığı tartışılmaz bir noktaya ulaşmış olsa da, küresel ticarette ve doğrudan yatırım hamlelerinde halen Küresel Kuzey'in ağırlığının ön planda olduğunu, bu nedenle Küresel Güney'in dünya ekonomisindeki ağırlığını perçinlemek için kendi arasındaki ticareti (Intra-Trade) güçlendirmesi gerektiğini belirtmek gerekir.
Küresel Güney ülkeleri sadece kendi aralarındaki ticareti değil, aynı zamanda kendi aralarındaki yatırım iştahını da güçlendirmek zorundalar. E7 ekonomilerinin dünya ekonomisine damgalarını tam olarak vurmaları, üretim ve istihdam gücünün yanı sıra, ticaret ve yatırım gücünü de ekonomik etki alanlarına dahil ettiklerinde mümkün olacak. Küresel Kuzey ülkelerinin kendi aralarındaki ticareti 9,5 trilyon dolar düzeyinde gerçekleştirdikleri bir dünya ekonomisinde, Küresel Güney ülkeleri kendi aralarında 6,1 trilyon dolarlık bir ticaret yürütüyorlar. Küresel Güney ile Küresel Kuzey arasındaki ticaret ise 8,9 trilyon dolar düzeyinde. Bu rakamlar küresel ticarette Küresel Kuzey ülkelerinin açık ara hakimiyeti olduğunu gösteriyor. Bu nedenle, Küresel Güney ülkelerinin, sahip oldukları küresel ve bölgesel işbirliği platformlarında aralarındaki ticareti nasıl arttırabileceklerine dair daha fazla zihin yormaları gerekecek.
Türkiye'nin uzak ülkelere ihracat hamlesi de bu açıdan çok önemli. İhracatının yüzde 50'sini Avrupa Birliği'ne (AB) gerçekleştiren Türkiye için, 9 Eylül'de yayınlanmış olan ve araştırma grubunun başkanlığını Mario Draghi'nin yaptığı AB Komisyonu'nun Avrupa'nın 2030'da rekabetçilik performansını irdeleyen rapor, Ülkemizin ihracatının sürdürülebilirliği adına yeni ve uzak pazarlarla işbirliğini daha da yoğunlaştırmasının hayli yararlı olacağını gösteriyor. Böyle bir hamle, 2050'ye doğru, dünya ekonomisinin içinden geçeceği sürece bağlı olarak, Türkiye'nin mal ve hizmet ihracatını en az 600 milyar dolar düzeyinden başlayarak, 750 milyar dolar düzeyine oturtabilecek bir hamle anlamına da gelecektir. 2050 ve sonrasında, dünya nüfusunun ve ekonomisinin yüzde 50'den fazlasını temsil edecek Küresel Güney ile güçlü siyasi ve ekonomik bağlar Ülkemiz için değerli fırsatları barındırmakta.
Küresel ithalat hacminde 8 trilyon dolarla önemli payı olan Asya, 8 trilyon dolarlık ithalatın 4.3 trilyon dolarını kendi içinde (Intra-Trade), 3,7 trilyon dolarını ise kıta dışı ülkelerden gerçekleştirmekte. Kendi içindeki ticaretin 2030 yılında 7,1 trilyon dolara ulaşacağına dair öngörüler, Asya'nın ekonomik bölgeselleşme eğilimlerinin artarak devam edeceğine işaret etmekte. Bu nedenle, Türkiye'nin 'uzak ülkeler' ihracat stratejisini Asya ağırlıklı olarak hızlandırması, Ülkemizin Asya'nın zaman içerisinde yoğunlaşacak bölgeselleşme eğilimleri açısından erkenden tedbir almasını ve mesafe kat etmesini sağlayacaktır. Bu nedenle, önümüzdeki 10 yıllık dönemde Küresel Güney ülkeleri ile enerji, inovasyon, dijitalleşme, lojistik ve savunma alanlarındaki işbirliğini derinleştirmemiz, Türkiye'nin GSYH'sının ikinci trilyon dolara çok hızlı ulaşması anlamına da gelecektir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA