Dünya liderlerinin iki hafta arka arkaya bir araya geldikleri iki zirve, Bakü'deki Birleşmiş Milletler (BM) İklim Zirvesi COP29 ve Rio'daki G20 Liderler Zirvesi, gelişmekte olan ekonomiler ve bilhassa az gelişmiş ekonomilere yönelik erişilebilir ve somut sonuç alınabilen çözümler üretilmez ise, tüm insanlığı yeterince yormakta olan küresel jeopolitik gerginlik ve savaşların daha da çetrefilli boyutlar kazanabileceğine işaret ediyor. BM üyesi 193 ülkenin onayı ile Ocak 2016'da hayata geçirilen ve 2030'a kadar açlığı ve yoksulluğu ortadan kaldırmayı, yeryüzünü korumayı, tüm insanların barış ve refah içinde yaşamasını sağlamayı hedefleyen 17 sürdürülebilir kalkınma amacına (SKA) ulaşılabilmesi ümidi ise her geçen gün azalmakta. Tarım, sanayi, inşaat, ulaştırma gibi karbon salımı yüksek sektörlere yönelik yeni nesil çözümler yeterince hızlı ilerlememekte.
2024 sonu küresel ısınmanın 1.2 ile 1.3 derece artmasının beklendiği, bu tempoyla 2030 sonrası küresel ısınmayı 1.5 derece ile sınırlamanın giderek zora girdiği bir konjonktürde, ağır kuraklık veya büyük sel baskınları gibi, küresel ölçekte tarımsal üretimi ciddi boyutlarda tehdit eden gelişmeler bir yana, gelişmiş ekonomilerden başlayarak, önde gelen 40 ekonomide önü alınamayan tarım ve gıda israfı, küresel açlık tehdidini derinleştirmesi bir yana, küresel karbon salınımı da ve küresel iklim krizini de derinleştirerek, tarımsal üretim üzerinde ek tehdit de oluşturuyor. Mevcut tablo, küresel açlık tehdidinin ve temiz su kaynaklarının yok olmasının bu tempoyla devam etmesi halinde, iklim göçü tehdidinin bölgesel ve küresel jeopolitik tehditleri daha da içinden çıkılamaz bir noktaya getirebileceğine işaret ediyor.
2033 yılına kadar orta gelirli ülke toplumlarında kalori alımının yüzde 7 artması beklense de, düşük gelirli ülke toplumlarında kalori alımının ancak yüzde 4 artması olasılığına bağlı olarak, SKA 2030 içinde yer alan küresel açlığın ortadan kaldırılması hedefine ulaşmanın da zora girdiği belirtilmekte. 2033'e kadar küresel tarımsal üretim artışının ekili arazi ve hayvan sürülerinin genişlemesinden kaynaklanmasından ziyade, yeni nesil üretim ve sulama teknolojileri sayesinde üretkenlik iyileştirmeleri sayesinde olacağı öngörülüyor. Ancak, yeni teknolojiler dahi tarım bazlı doğrudan karbon emisyonunun hala yüzde 5 oranında artmasını engellemeyecek. Bu nedenle, küresel ölçekte bir seferberlikte tarım ve gıda kaybı ve israfı 2030'a kadar yarı yarıya azaltılmak zorunda.
Eğer bu başarılır ise, küresel tarımsal sera gazı emisyonunun yüzde 4 azalması bir yana, yetersiz beslenen insan sayısı 2030 yılına kadar 153 milyon kişi azaltılabilecek. FAO, küresel ölçekte, üretilen gıdanın yaklaşık yüzde 13'ünün hasattan sonra ve perakende pazarlarına ulaşmadan önce kaybolduğunu tahmin etmekte. UNEP ise, toplam küresel gıda üretiminin yüzde 19'unun hanelerde, gıda hizmetlerinde ve perakendede israf edildiğini belirtmekte. Kayıp ve israf önlenemez ise, 2033 yılına kadar hasat/kesim/yakalama ile sofra arasında yaklaşık 700 milyar ton, perakende ve hane halkı seviyesinde ise 1 trilyon 140 Milyar ton gıdanın israf edileceği öngörülmekte. 2033 yılına kadar, çiftlikten perakende ve hanelere ulaşana kadar tahmini olarak 2,8 milyon tera kalorinin kaybolacak ve israf edilecek. Bu da küresel açlığa kalıcı çözüm bulmanın çok uzağında olduğumuzu göstermekte. Küresel gıda arz güvenliğinin oluşturacağı jeopolitik tehdide yönelik olarak, 2033'e yönelik tarım, gıda ve su stoğu artık her önde gelen ekonominin bir numaralı başlığı.