BM'nin 23-24 Eylül'de gerçekleştirilecek 'Gelecek Zirvesi'nin tam merkezinde 'Gelecek Paktı' yer almakta. 40 önde gelen ekonomi ve 193 BM üyesi ülke için zorlu bir başlık 'Gelecek Paktı'. Küresel ve bölgesel jeopolitik ve jeoekonomik tehdit ve sınamaların ülkeleri bu derece birbirinden ayrıştırdığı bir dünyada 'Gelecek Paktı' ne ölçüde mümkün. Ülkeleri sürdürülebilir kalkınma, yeryüzünü ve iklimi koruma, kalıcı barış ve istikrar, gelecek nesiller için daha iyi bir dünya, bilim ve teknolojide işbirliği, küresel yönetişim sisteminin yeniden yapılandırılmasında ortak hedef, değer ve atılması gereken adımlar konusunda bir araya getirmek ne ölçüde mümkün? Küresel ekonomi-politik sistemde artan çalkantı dikkate alındığında pek de kolay gözükmüyor.
Sürdürülebilir kalkınma konusunda dahi önemli zorluklar söz konusu. Salt sürdürülebilir kalkınma da değil, daha da önem kazanmış olan 'sürdürülebilir kalkınmanın finansmanı' konusu da giderek çetrefilli hale gelmekte. Çünkü, 2030 SKA'nın gerçekleşme performansından duyulan memnuniyetsizliğin en kritik gerekçesini yeterli finansmana ulaşılamaması oluşturmakta. Sadece temiz ve yenilenebilir enerjiye geçiş için 7 trilyon dolar yatırım gerekmekte. Oysa, gelişmiş ülkeler 10 yılda bunun sadece 1 trilyon dolarına destek verebileceklerini belirtiyorlar. Geri kalan 6 trilyon dolar kaynak ihtiyacının nasıl karşılanacağı meçhul.
Buna, 2030 yılına kadar gelişmekte olan ekonomilerde minimum düzeyde tutulmuş, ama kaçınılmaz olan 4 trilyon dolar düzeyindeki altyapı yatırımı ihtiyacını katın, 10 trilyon dolar finansman ihtiyacından söz ediyoruz. Dünyanın önde gelen çok taraflı kalkınma bankaları, bölgesel kalkınma bankaları halen bu önemli yatırım hamleleri için kalıcı çözümler üretmiş değiller. Küresel finans sisteminde yepyeni bir bakış açısına ihtiyaç duyulduğu, milyonlarca KOBİ'nin dijital dönüşümü ve yeşil dönüşümü için gerekli finansman kaynağı için yepyeni bir sistem oluşturulması gerektiği aşikar. Buna, milyonlarca fikir sahibi gençin, yeni neslin içerisinden yeni girişimcilerin çıkabilmesi adına son 10 yılda gelişme göstermiş modellere yenilerinin eklenmesi gerektiği aşikar.
Bilim ve teknolojide küresel işbirliği ise giderek daha da karmaşıklaşan bir konu. Çünkü, bilgi, teknoloji ve inovasyonda, 'düşman' algısının ağırlık kazandığı bir kutuplaşma ve ayrışma bu derece hız kazanmış iken, yapa zeka veya kuantum bilgisayarlarda önde gelen ülkelerin birlikte hareket etmelerini beklemek ne derece anlamlı? Dijitalleşmede dahi 'düşman' algısının derinleştiği bir dünyada, önde gelen ülkeler 'küresel yönetişim sisteminin transformasyonu' konusunda birlikte çalışmaya hazırlar mı? Daha da önemlisi küresel güç merkezleri küresel ölçekte kalıcı bir barış ve istikrar ortamı için birlikte hareket konusunda samimi olabilecek mi? Bu yönde bir niyet belirtisi gözleniyor mu? Umarız, BM 'Gelecek Zirvesi' bu sorulara belirli ölçüde yanıt bulunması konusunda somut sonuçlara sebep olur.