Nobel ekonomi ödülü sahibi Prof. Stiglitz'in son kitabı "Özgürlüğe giden yol: Ekonomi ve İyi Toplum" hayli çarpıcı tespitlerle yayınlandı. Kitabın ortaya koyduğu fikirler, son 10 yılda katlanarak büyüyen küresel sorunlara ve tehditlere 'neoliberal kapitalzm'in çözüm üretmekte yetersiz kaldığını ve 'doğrudan' kendini yok edecek bir aşamaya geldiğine işaret ediyor. Neoliberal Kapitalizmi savunan çevrelerin çözümün salt 'serbest piyasa' düzeniyle üretilebileceği yönündeki görüşleri tıkanmış durumda. Devlet tarafından kuralların kaldırıldığı, düzenlemelerin gevşetildiği bir 'serbest piyasa' anlayışının sadece 'kaos' getirdiğini hatırlatan Stiglitz, 'çoğunluğun pahasına sadece bir azınlığın özgürlüğü'nü önceliklendiren bu anlayışın 'eşitliğe dayalı bir ekonomi' ve 'iyi toplum olma' çabalarını da tehlikeye sürüklediğinin altını çiziyor.
Aşırı serbest piyasa anlayışının 'sınırlamaların olmadığı bir dünya' anlamına geldiğini belirten Prof. Stiglitz, kimin neyi elde edeceğini ve kimin ne yapacağını yalnızca 'ormandaki güç'ün belirlediği bir ortamın, kesinlikle bir pazar, bir piyasa ekonomisi olmadığını vurguluyor. Stiglitz'e göre, 'serbest piyasa' anlayışını savunan 'neoliberaller'in atladığı en önemli detay, yerel ekonomik sorunlara, ekonomik krizlere çözüm üretecek kamu müdahalelerinin 'piyasa ekonomisi' ile asla ters adımlar olmadığı. Tersine, toplumun hükümetten 'kolektif yanıt verme kapasitesi'ne yönelik demokratik talepleri olduğu. Stiglitz ve kendisiyle aynı görüşte olan iktisatçılar, son 40 yılda devasa eşitsizliklere yol açan ve tehlikeli popülistlere de 'verimli zemin' sağlayan anlayışın 'neoliberal kapitalizm' olduğunu belirtiyorlar.
'Neoliberal Kapitalizm'in korkunç sicili, küresel ekonomik sistemde üç önemli sıkışmayı tetikledi. Stiglitz bu üç önemli sıkışmadan ilkini, 'aşırı serbest piyasa' anlayışının hızlandırdığı son üç çeyrek yüzyılın en büyük mali krizi, ikincisini gelişmiş ve önde gelen gelişmekte olan ülkelerde 'sanayisizleşme'yi hızlandıran ve uluslararası ticaretin sebep olduğu 'tedarik bağımlılığı' ve üçüncüsü, küresel üretimin paydaşları ile, çevreyi sömüren bir ekonomik düzenin yerleşmesi olarak tanımlıyor. Prof. Dr. Stiglitz, kapitalizmin bu türünün asla özgürlüğü geliştirmediğini; tersine örselediğini, bunun da eşitliğe dayalı iyi bir toplum oluşturma gayretlerini zora soktuğunu hatırlatıyor. Tüm bu tablo, doğal kaynakların ve girdilerin etkin kullanımı adına, verimlilikten uzaklaştıran bir süreci de, 'iklim krizi'ni tetikleyen bir süreci de beraberinde getiriyor.
Kamunun kuralları ve düzenlemeleri kapsayıcı kıldığı ve etkin uyguladığı gerçek bir 'piyasa ekonomisi' 'eşitlik' ve 'iyi toplum' beklentilerinin en önemli dayanağıdır. Oysa, dünyanın önde gelen ekonomilerinde, 'neoliberal kapitalizm' gerçek 'piyasa ekonomisi'ne duyulan toplumsal güveni sarsıyor. Ekonomik sistemin sağlıklı bir şekilde işlemesi ve piyasa ekonomisine güven duyulması için, kamunun iyi davranış kurallarını güçlendirmesi ve koruması en temel kuraldır. Aksine, 'neoliberal kapitalizm'in savunduğu 'aşırı serbest piyasa anlayışı', önde gelen 40 ekonomide, 'Kovid-19'dan bu yana, pervasızca önceliklendirilen 'kişisel çıkarlar' nedeniyle 'hırs enflasyonu'nu (greedflation) da tetikledi. Prof. Stiglitz'e göre, batı toplumlarında, 'neoliberal kapitalizm' bencil ve güvenilmez insanların ortaya çıkmasına yardımcı oluyor. Dünyanın önde gelen üniversite ve medya kuruluşlarının Stiglitz'le yaptıkları röportajlar kitabın bir hayli konuşulacağını teyit ediyor.