9 Ağustos'taki son Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısının kamuoyu açıklamasının 7. Maddesi, küresel kriz halini almaya başlayan iklim değişikliğinin dünyanın önde gelen ülkeleri açısından pek çok sorunu tetikleyecek etkileri olan bir ortak insanlık meselesine dönüştüğüne işaret ediyordu. Küresel iklim değişikliği krizi, durdurulması ve önlenmesine yönelik adımlar ile, iklim değişikliğinin getirdiği ağır sorunların adeta at başı gittiği bir süreç. Dünyanın önde gelen 40 ülkesi, küresel iklim değişikliği krizine kalıcı, sürdürülebilir çözümler üretmek konusunda ne kadar başarısız olurlar ise, ne kadar geç kalırlar ise, ne kadar birlikte hareket etme başarısızlığı gösterirler ise, küresel iklim krizinin boyutları da o derece büyüyecek ve daha ağır tehditleri beraberinde getirecek. Tersine, ülkeler ne kadar senkronize ve kararlı çözümler üretmek konusunda başarıyla birlikte yürürler ise, küresel tehditler o kadar zayıflamış veya bertaraf edilmiş olacak.
MGK toplantısında vurgulandığı üzere, küresel iklim değişikliği krizi gıda güvenliği ve açlık krizinden başlayarak, tarihi ölçekte küresel ısınma rekorları ve büyük boyutlarda kuraklık tehdidinin sebep olduğu temiz su kaynaklarında kritik azalma riskine de bağlı olarak, 'düzensiz göç' tehdidini, sosyal buhranları, iç karışıkları, toplumsal olayları ve sokak çatışmalarını, hatta devletler arası çatışmaları dahi tetikleyebilecek bir zorlu sürece dönüşüyor. Bu nedenle, uluslararası düzeyde artan bir tempoda mutabık kalınan bir başlık olarak, küresel iklim değişikliğinin tüm önde gelen ülkeler için ciddi ciddi bir 'milli güvenlik tehdidi'ne dönüştüğü gözleniyor. Çünkü, ulusal düzeyde tarımsal üretim, toprak ve su kaybı gibi tehditler bir yana, devasa boyutta sel ve su baskınlarının, devasa boyutta yangınların da ülkeleri tehdit ettiği bir dönemden geçiyoruz. Ayrıca, küresel iklim değişikliğinin sebep olduğu gıda arz güvenliği tehdidi küresel gıda enflasyonu riskini de tetiklediğinden, dünyanın önde gelen ülkelerinde artan hayat pahalılığı ve geçim derdi de devletleri kara kara düşündürüyor.
Küresel iklim değişikliği krizi kaynaklı 'iklim göçü riski', iklim değişikliğine bağlı olarak, Afrika'nın ortasındaki aşırı kurak ve sıcak iklim kuşağının kuzeye, Akdeniz'e doğru kayıyor olması, hem Kuzey Afrika'yı, hem Körfez Bölgesi'ni, hem Orta Doğu'yu, hatta Güney Avrupa'yı ciddi manada tehdit etmekte. MGK toplantısının kamuoyu açıklamasının 7. maddesinde vurgulandığı üzere, söz konusu müşterek insanlık meselesinin etkilerini bertaraf etmek için yegane çözüm ve adım ise uluslararası toplumun adil ve samimi bir gayret içerisinde olması. Birlikte 'hemen', 'acil' ve 'kararlı bir şekilde hareket edilmemesi halinde, önümüzdeki 10 ile 25 yıl içerisinde artacak su sıkıntısı tehdidi, ne yazık ki Avrupa coğrafyası dahil, komşu ülkeler arasında sıcak çatışmaları dahi tetikleyecek bir boyut kazanabilir.
Bu nedenle, 5 kıtaya yayılmış geniş bir 'çölleşme' tehdidini de bertaraf etmek, küresel temiz su rezervlerini, tarıma elverişli arazileri korumak ve miktarını arttırmak, tartışmamız bir şekilde kolektif ve kararlı bir küresel mücadeleyi gerektiriyor. Bu sürecin etkin yönetimi, aynı zamanda dünyanın önde gelen 40 ülkesinin, IMF ve Dünya Bankası gibi uluslararası teşkilatların, uluslararası kalkınma bankalarının 'yeşil dönüşüm' için sürdürülebilir ve adil yeni finansman yöntemlerini de geliştirmelerini gerektirmekte. Umarız, bu aralar sadece küresel sorunları hatırlatıyor gözüken uluslararası çok taraflı kuruluşlar, aynı zamanda çözüme yönelik çalışmalarını da hızlandırırlar.