Asrın, yüzyılın en büyük deprem felaketine yönelik aramakurtarma çalışmalarında her yaşanan mucizede gözlerimizin dolduğu, Ülkemizin ve dünyanın dört bir yanından Vatandaşlarımızın tarihi bir yardım seferberliği adına geceli-gündüzlü çaba sarf ettiği bir süreçte, depremin yaralarının sarılması ve illerimizin ayağa kaldırılması adına gereken olası kaynak ihtiyacına yönelik tahminler de paylaşılmaya başlandı. Bu aşamada, ilk öngörüler Türkiye'nin GSYH'ında asrın depremi nedeniyle katma değer kaybının yüzde 0,5'i olabileceğine işaret etse de, Gaziantep gibi Türkiye'nin üretimine ve ihracatına anlamlı bir katkısı olan önemli bir üretim şehrimizin bugün itibariyle 'kontak açıyor' olması son derece önemli.
Gaziantep, il olarak DNA'sındaki girişimcilik ruhu ile, bugünden itibaren sanayi, ticaret, mal ve hizmet üretiminin ana sektörlerinde 'normal yaşam'a dönüş adına koşuşturmaya başlıyor. Bölgedeki organize sanayi bölgelerinin ve sanayi tesislerinin asrın depreminden kaynaklanan hasarları hızla geride bırakarak, bir an önce faaliyetlerine başlayabilmeleri, bölgedeki morali ve toparlanma sürecini adeta katlayacaktır. Bu noktada, en kritik konu sanayi ve ticareti temsil eden iş dünyasının ve istihdamın şehirlerine geri dönüşlerinin hızlandırılması; şehirde ikamet edebilecek imkanlara olabilecek en hızlı şekilde kavuşturulması. Unutmayalım, bundan 24 yıl önce Kocaeli, İstanbul, Sakarya, Bolu ve Düzce gibi önemli şehirlerimizde de tarihi bir deprem felaketi yaşamıştık.
Söz konusu illerimiz, büyük bir toparlanma azmi ile, ekonomik aktiviteyi, üretimi yeniden ayağa kaldıracak yoğun bir mücadeleyi ortaya koydular ve aradan geçen dönemde, Türkiye'nin ihracatının ardı ardına Cumhuriyet tarihi rekorları kırmasını sağlayacak bir dinamizme kavuştular. Bu nedenle, depremden göreceli olarak daha az etkilenen Gaziantep, Mersin ve Adana gibi illerimizin, lokomotif şehirler olarak, üretime, ihracata hızla geri dönmeleri, hiç şüphesiz ki Kahramanmaraş başta olmak üzere, deprem bölgesindeki diğer illerimizin toparlanmasına çok kıymetli bir katkı sağlayacaktır. Bu süreçte, 2. Dünya Savaşı'nın sonundan itibaren oluşturulan tüm küresel düzeni temsil eden çok taraflı uluslararası ekonomi teşkilatlarının Türkiye'nin bu zorlu dönemine gereken desteği vermekte gecikmeyecekleri de aşikar.
Nitekim, Dünya Bankası hızla 1,78 milyar dolar desteği hemen seferber etti. Türkiye sevilen ve küresel ölçekte değer verilen bir ülke. Uluslararası finans sistemi bu bilinçle gereğini yapacaktır. Bilhassa, 'iki siyah kuğu', 'Kovid-19' küresel virüs salgını ve Rusya-Ukrayna Savaşı'nın gündeme getirdiği küresel ve bölgesel temel gerçeklerle, başta Atlantik Ülkeleri, dünyanın bütünü küresel tedarik zincirinde yeniden yapılanmanın kaçınılmaz olduğunu tartışırken, Türkiye'nin 'yüksek kalite'de üretim ve ihracat becerisi, hızlı lojistik ve teslimat kabiliyetleri dikkate alındığında, Türkiye'nin sanayisinin başta Avrupa, 4 saatlik uçuş mesafesindeki 1 milyar insanın ihtiyaçlarını en hızlı karşılayan ülke olduğu gerçeği dikkate alındığında, dünyanın önde gelen kalkınma bankaları da hiç şüphesiz Türkiye'nin deprem yaralarının sarılmasında üzerlerine düşeni fazlasıyla yapacaktır.