Türkiye'nin en iyi haber sitesi
KEREM ALKİN

Milli unsurlar ve depremle mücadele

Türkiye, depremlerin şiddetlerinin cihazlarla ölçülebildiği modern tarihin kara toprağında gerçekleşmiş en ağır iki depreminin yaralarını hızla sarmayı düşünüyor. Tarihte, bu kadar geniş bir coğrafyayı, aynı anda 10 şehri vuracak bir depremle mücadele, hem dev bir arama kurtarma operasyonunu, hem dev bir lojistiği, hem de bu kadar geniş alana yayılmış bir operasyon bölgesine hakim olunacak unsunları, teçhizatları, imkânları gerektiriyor. Depremin ikinci gününden itibaren milli ve yerli insansız hava araçlarımızın farklı model ve farklı teçhizatla donatılmış olarak seferber edilmesi, kimi araçların havadan müdahale edilmesi gereken alanlarla ilgili bilgi aktarırken, kimi araçların ise üzerindeki mobil baz istasyonlar sayesinde, enkaz altından yetkililere ulaşmak isteyen, yardım bekleyen depremzedeler için büyük işlev görmesi, Türkiye'nin yerli ve milli savunma sistemleri hamlesinin sadece savaşta değil, barışta da ne kadar kritik önemde bir hamle olduğunu bir kez daha gösterdi.
Türkiye'nin bir deprem ülkesi olduğu gerçeğini son 24 yılda yaşadığımız büyük depremlerle yeniden idrak ettik. Bu durum, depremle mücadelede etkinliği arttırmak adına, milli savunma alanında yürüttüğümüz milli ve yerli projeleri, mutlaka Türkiye'nin ve dünyanın karşı karşıya kaldığı ve kalacağı doğal afetlerle mücadele konusunda da farklı yetenekler ortaya koyacak, farklı donanım ve imkânlara sahip cihazların teknolojisine ve üretimine de ağırlık vermemiz gerektiğini gösteriyor. Depremlerin sebep olduğu sonuçlar, deprem sonrasında mücadele adına, çadır, konteyner, mobil mutfak, mobil tuvalet gibi kaçınılmaz ihtiyaçlara yönelik olarak, farklı mevsimlerde büyük bir işlev görecek imkân ve kabiliyetler noktasında da ortaya koyacağımız her yeniliğin Türkiye'nin doğal afetleri yönetme kabiliyetine daha da büyük esneklik sağlayacağını göstermekte. Bunun yanı sıra, yıkılmış binaların altında kalmış insanların ve canlıların kurtarılmasına yönelik cihazlar da ilerleme kaydetmemiz önemli.
Devletimiz milli savunma alanında yürütülen yerli ve milli projeler için, Türkiye'nin dijitalleşmesinin yerli ve milli yazılım ve donanımlarla gerçekleştirilmesine yönelik pek çok destek veriyor. Söz konusu destek ve teşvik edilen proje alanlarının arasına deprem ve doğal afetlerle mücadelede, mücadelenin hızını ve etkisini katlayacak cihazlar ve unsurların da dahil edilmesi, tüm dünyanın doğal afetlerle mücadelede talep edeceği yepyeni teknolojileri hayata geçirmemiz konusunda önemli bir fırsat oluşturabilir. 1980'den günümüze, yeryüzünde gerçekleşmiş doğal afetler 2.5 trilyon dolarlık bir kayıba sebep olmuş. Sadece ABD'nin 2022 yılı doğal afet zararı 165 milyar dolar. Daha 2023 başında, 7 ve üzeri şiddette deprem sayısı dünyada 5, 6 ve üzeri şiddette deprem sayısı 12. 2013'de tüm dünyada 4 ve üzeri şiddette 13 bin 480 deprem olmuş. 2016 15 bin 397, 2021 16 bin 849 ve 2022 15 bin 438 ile son 10 yılın bir yılda en yüksek deprem yaşanmış olan yıllar. 2023'ün daha 6. haftasındayız ve bugüne kadar 1011 deprem gerçekleşmiş.
Tüm bu tablo, tüm dünyanın depremlerle mücadelede ortak hareket edilecek, yeni stratejiler oluşturulacak, depremde enkaz altında kalınanlara daha hızlı ulaşılacak cihazlar, unsurlar, teknolojiler geliştirmek konusunda daha yoğun bir çaba içerisinde olmaları gerektiğine işaret ediyor. Depremlerde arama kurtarma çalışmalarında uzmanlaşmış saha ekipleriyle konuşarak, onların mücadelenin başarısı açısından elzem gördükleri, sahip olunması halinde sahada arama kurtarma çalışmalarında çığır açacak, başarıyı adeta katlayacak teknolojik cihazlar, yazılım ve donanımlar ile plan ve uygulama süreçlerini hızlandıracak yaklaşımları geliştirmek gerekiyor. Depremlerle mücadelede başarıyı katlayacak çözümler noktasında Türkiye'nin atacağı adımlar, sadece bizim için değil, çok sık deprem gerçeğiyle yüz yüze olan Şili'den kuzeye doğru Güney Amerika kıyıları, Orta Amerika, Meksika, ABD'nin batı kıyıları ve Alaska'nın güneyinden Aleutian Adaları, Japonya, Filipinler, Yeni Gine, Güney Pasifik Adaları ve Yeni Zelanda ile, Türkiye'ye kadar uzanan orta Avrasya koridoru dahil her coğrafyanın da umudu olacaktır.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA