Avrupa'da süregelen enerji krizi, bu sonbahar ve kış dönemi açısından en zorlu sınamalardan geçecek. Bu sınamalardan elde edilecek sonuçlar, yaşanacak dersler, 2023 yılının sonbaharına kadar ki 1 yıllık dönemde, tarihi tedbirleri ve çözüm mücadelesini de beraberinde getirecek. Çünkü, enerji krizini tetikleyen mevcut koşullar, 2024 yılına kadar yeni çözümler devreye alınmaz ise, esas 2024 yılının Avrupa açısından, krizin de ötesinde, adeta bir 'kabus dönemi' olarak geçebileceğine işaret ediyor. Bu nedenle, enerjide en fazla bir yıl ile sınırlı, gerçek manada zamana karşı bir yarış söz konusu.
Rusya-Ukrayna Savaşı patlak verdikten sonra, Avrupa enerji pazarında krizi tetikleyen ilk önemli gelişme kombine çevrim gaz santrallerinden (CCGT) kaynaklandı. CCGT'ler Avrupa marjinal enerji fiyatlarına hakim bir alan. Bu nedenle, geride bıraktığımız 6 aylık dönemde, savaşın vadeli doğalgaz fiyatları üzerindeki katlayıcı etkisi, elektrik fiyatlarındaki artışı ciddi manada tetikledi. Bu nedenle, Avrupa Birliği (AB) Komisyonu'nun gündemindeki en öncelikli konu doğalgaz fiyatları ile elektrik fiyatları arasındaki ilişkiye ortadan kaldıracak bir piyasa düzenlemesine bir an önce hayata geçirmek. AB Komisyonu Başkanı Von Der Leyen'in 14 Eylül'de yapması beklenen açıklamalar, bu konuda somut gelişmeleri beraberinde getirebilir.
Bununla birlikte, Avrupa'da son 500 yılın en kurak yazının yaşanmış olması, zaten var olan enerji ve elektrik krizinin derinleşmesine de sebep olmuş durumda. Geçtiğimiz ağustos ayından itibaren krizi derinleştiren gelişmelerden ilki çok düşük Fransız 'nükleer' kullanımı. Fransa'nın en büyük kamu enerji şirketi EDF 2023 için nükleer enerji kullanım kapasitesini 300-330 TWh'a indirdi. 2022 yılı performansı da kuraklığın sebep olduğu 'soğutma' sorunları nedeniyle yine iyi gitmiyor. İkinci önemli sorun, yine tarihi kuraklık nedeniyle hidroelektrik santrallerdeki hayli düşük hidro stoğu. İskandinavya'dan İberya'ya ciddi bir hidro güç sorunu söz konusu. Rusya-Ukrayna Savaşı'nın sebep olduğu lojistik sorunlarından, Ren Nehri'ndeki düşük su seviyesi nedeniyle, nehrin kömür santrallerine ikmal kapasitesinin yüzde 25'e düşmesi de büyük bir sorun.
Üstüne ekonomik ve teknik ömrünü tamamlamaları nedeniyle kapatılan Avrupa'daki termik, gaz ve nükleer santrallerden kaynaklanan kapasite azalımını da ekleyin; Avrupa enerji krizine hayli zor şartlarda yakalanmış durumda. Avrupa'da son 10 yılda hızla artmış olan rüzgar, güneş ve jeotermal kapasitesi ise, henüz diğer enerji türevlerinden kaynaklanan eksikliği giderebilecek düzeyde değil. Bu nedenle, ABD başta olmak üzere, çok farklı tedarikçilerden sıvı doğalgaz (LNG) tedariği başta olmak üzere, Avrupa'nın pek çok yerine yeni sıvı doğalgaz terminalleri inşa etmek başta olmak üzere, Avrupa, bilhassa 2024'de daha da ağır, kıtadaki tüm günlük yaşamı neredeyse durduracak ölçüde bir enerji krizi ile karşılaşmamak adına, adeta zamana karşı yarışacak. Bu nedenle, AB Komisyonu'nun enerji piyasası oyuncularının, tüm paydaşların hareket alanını sınırlayan katı düzenlemeleri bir süreliğine ciddi manada yumuşatmasına yönelik adımları dahil, pek çok konu masada. Kapsamlı tedbirler paylaşıldıkça, biz de aktarmayı sürdüreceğiz.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz