Avrupa Birliği (AB) tarihinin en zorlu dönemlerinden birisine hazırlanıyor. Rusya ile yaşanan gerginliğe bağlı olarak bu sonbahar ve özellikle kışın yaşanması muhtemel enerji arz krizi, aynı zamanda AB açısından tarihi seviyelere yükselmiş enerji fiyatları, pek çok KOBİ tarafından yönetilmesi hayli zor üretim maliyetleri anlamına gelmekte. Nitekim, her gün Avrupa'nın önde gelen ülkelerinden tanınmış bir firmanın, aşırı yükselmiş olan enerji maliyetleri nedeniyle, üretimine bir süreliğine ara verdiği haberine rastlıyoruz. Almanya Şansölyesi Scholz ile Fransa Cumhurbaşkanı Macron arasındaki son video konferanslı görüşmenin özü de yine enerji fiyatlarıydı.
İki lider, Avrupa çapında alınabilecek olası tedbirlerin tümünü gözden geçirirken, enerji sektöründe iki ülkenin nasıl bir dayanışma sergileyebileceklerini de değerlendirdikleri anlaşılmakta. Aynı anda, Fransa Ekonomi Bakanı Le Maire'ın Corriere Della Sera gazetesine yaptığı değerlendirmede, rekor düzeyde artan doğalgaz fiyatları ile elektrik fiyatlarını birbirinden ayıracak bir 'enerji piyasası reformu'na ağırlık verilmesi gerektiği, AB üyesi ülkelerin bu sürecin içerisinden ancak birlikte hareket ederek ve dayanışma ile çıkabilecekleri ve enflasyonla mücadelenin Avrupa Merkez Bankası'nın (ECB) temel görevi olsa da, hükümetlerin bilhassa dar gelirli kesimlerden başlayarak, AB vatandaşlarını artan enerji ve gıda fiyatlarından koruyacak her türlü tedbiri devreye almasının önemli gereklilik olduğuna dair sözleri de not alındı.
Ancak, AB üyesi ülkeleri, bu tablo içerisinde zorlayacak en önemli başlık 'mali disiplin'e dair artan sorunlar. Pek çok AB ülkenin bütçe açığı tablo ve kamu borçlarının geldiği tablo, söz konusu AB ülkelerinin vatandaşlarını ve KOBİ'leri haklı olarak desteklemek amacıyla uygulamak durumunda oldukları kamu maliyesi politikalarını, 'mali disiplin' açısından hayli 'zorlu' bir tablo içerisinde yöneteceklerini gösteriyor.
Nitekim., Uluslararası Para Fonu'nun 'AB Mali Çerçevesinin Reformu' başlıklı son raporu, AB üyesi ülkelere Maastricht Kriterleri ile belirlenmiş olan kamu maliyesi kuralları bir ölçüde 'mali disiplin' konusunda gerekli yol haritasını gösterse de, bilhassa parasal birliğin geleceğini tehdit edecek ölçüde, söz konusu ülkelerde ekonomik kırılganlıkları derinleştirecek ölçüde bir bütçe açığı ve kamu borcu sorunu yaşandığına işaret ediyor.
IMF, AB Mali Çerçevesi'nin reforma ihtiyacı olduğunu vurgulasa da, uluslararası kurum içerisinde yeniden yeşerdiğine şahit olunan 'neoliberal ortodoks' anlayışın bir uzantısı olarak, AB'nin bütününde düşük reel faiz politikasını, bu şekilde ekonomik aktivitenin ve reel sektörün desteklenmesini de eleştirmekten geri kalmıyor ve ECB'yi adeta daha tempolu bir şekilde para politikası faiz oranını arttırmaya davet ediyor. Oysa, bu durum, zaten üretim maliyetleri için zaten zor günler yaşayan Avrupalı KOBİ'ler için aynı zamanda ciddi bir 'finansman maliyeti' artışı anlamına da gelecek. IMF, yüksek kamu borcu sorunu olan AB ülkelerinin bu baskıyı azaltmak için 3 ile 5 yıl arasında bütçe dengelerini düzeltmeleri gerektiğine de öneriyor. Türkiye'nin son Orta Vadeli Reform'da 'mali disiplin'den asla taviz verilmeyeceğine dair mesajı, reel sektörü ve tüketicileri desteklemek adına ne kadar önemli bir hareket alanımız olduğu gerçeğini tekrar hatırlatmakta. AB'nin bu sonbahar ve kışı 'mali zorluklar'la birlikte yönetecek olması, ciddi bir mücadeleyi de gerektirecek.