Türkiye'nin en iyi haber sitesi
KEREM ALKİN

Gıda enflasyonunun çözümü ‘israf'

Neoliberal 'ortodoks' iktisatçıların 'enflasyonla mücadele' hassasiyetine, hiç şüphesiz ki, belirli bir noktaya kadar katılmaktayız. Keynesyen kanat olarak, bizlerin hassasiyeti ise büyüme-istihdam-fiyat istikrarı üçgeninde, ekonominin diğer makro dengeleri de gözetilerek enflasyonla mücadele edilmesi. Neoliberal 'ortodoks' kanatla ayrıştığımız en temel nokta ise, bu kanadın iktisatçılarının 'ekonomiyi soğutarak', 'talebi dizginleyerek', faizleri yükselterek tasarrufları cazip hale getirmek suretiyle enflasyonla mücadeleyi yeterli görmeleri. Oysa, Türkiye'de enflasyonun talep, maliyet ve yapısal yönü bu kanadın yaklaşımlarından daha karmaşık, daha çetrefilli.
Neoliberal 'ortodoks' kanat, her nedense, Türkiye Ekonomisi'ndeki pazar yapısının fazlasıyla 'oligopolistik', eksik rekabet koşullarına bağlı olduğu ve reel sektörün fiyat belirleme alışkanlıklarında uzun döneme dayalı 'ahlaki erozyon'un sebep olduğu negatif etki üzerinde hiç durmuyor. Bu nedenle, sektörlerde tüketici lehine 'güçlü' rekabet koşullarının oluşmasına yönelik daha somut önerilerde bulunmak biz iktisatçıların sorumlulukları arasında yer almakta.
Bu noktada, Türkiye'de tarım ve gıda endüstrisinde gözlemlenen 'eksik rekabet piyasası' koşulları 'gıda enflasyonu' ile mücadeledeki en önemli sorunlarımızın başında gelmekte. Tarımda üretici konumundaki çiftçi kesiminden gerçekleştirdiği yüklü miktardaki alımlarla, malın tüketiciye ulaşma sürecinde, geniş toptancı kesimini de zorda bırakan bir 'ologopilistik büyük alıcılar' grubu, tarladaki ürün fiyatı ile sofradaki ürün fiyatı arasındaki büyük sapmanın en önemli gerekçesini oluşturmakta. Bu nedenle, gerek kamu otoritesinin, gerekse de tarım ile gıda endüstrisindeki güçlü sivil toplum kuruluşlarının ortaya koyacakları çabayla, bu güçlü 'ologopolistik büyük alıcılar' grubunun hakimiyetinin azaltılması gerekiyor.
Gıda enflasyonuyla mücadeledeki ikinci temel sorun 'perakende zincirleri'nin tarım ve gıda üreticileri aleyhine sahip oldukları 'haksız hakimiyet' pozisyonu. Büyük hipermarket zincirlerinin, market zincirlerinin üreticiler aleyhine o kadar dengesiz bir hakimiyetleri var ki, üreticilere zorla imzalatılan sözleşmeler ile öyle 'iade koşulları' dayatılıyor ki, onbinlerce ton tarım ve gıda ürünü perakende zincirlerinin aşırı duyarsızlıkları nedeniyle 'israf' oluyor, çöpe gidiyor. Oysa, yapılacak yasal düzenleme ile, perakende zincirleri tarım ve gıda israfının 'önlenmesi'nde sorumlu tutulsa, Türkiye gıda enflasyonunda tarihi bir değişimi başlatabilir.
Bu nedenle, İstanbul Ticaret Borsası'nın 1,5 senedir azimle sürdürdüğü 'gıda israfını önleme projesi' hayati önem arz etmekte. 2018 yılında belediyelerce toplanan atığın 33 milyon ton olduğunu ve bunun yüzde 44'ünün gıda atığı olarak, 14.5 milyar dolar değerinde gıdayı çöpe atarak 'israf' ettiğimizi dikkate aldığımızda, gıda enflasyonunu engellemenin yolunun hızlı ve etkili dokunuşlarla gözümüzün önünde olduğunu fark etmemiz gerekiyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA