2020, bölgesel ve küresel ticaret koridorları, enerji koridorları ve ulaşım koridorları adına, birbirleriyle yoğun rekabet içerisinde olan ülkelerin 'üstü örtülü', 'diplomatik' kapışmalar, gerginlikler yaşadıkları bir süreçten, 'açık-net' ve 'diplomatik üslup ve gelenekler'den tümüyle uzak çatışma ve mücadeleye soyundukları bir '10 yıl'ın kilometre taşı olacak. Bunun emarelerini zaten 2019 içerisinde pek çok defa gözlemledik. Son gelişme, ABD'nin 2020 savunma bütçesinin Başkan Trump tarafından onaylanmasıyla devreye giren, Rusya ile Almanya arasındaki 'Kuzey Akım-2' projesine dahil olan şirketlere ağır yaptırım kararı oldu.
Almanya, bu adımı 'ülkesinin ve Avrupa Birliği'nin içişlerine ağır bir müdahale olarak değerlendirdi.
ABD tarafı ise, açık bir dille şu mesajı veriyor:
"Amerika topraklarından enerji ihracatını engelleyen 40 yıllık yasağı 2015 sonu kaldırdım. İlk petrol satışını İtalya'ya, doğal gaz satışını ise Polonya'ya yaptım. Dünyanın en büyük enerji tüketicisi konumunda olan Avrupa'ya ben de enerji ihraç etmek istiyorum.
Petrol ve doğal gazı ağırlıklı olarak Rusya ve İran'dan değil, benden de almanızı istiyorum." ABD'nin bir başka hedefi de hiç kuşkusuz, Rusya'nın ağırlıklı olarak enerjiden elde ettiği ihracat gelirini azaltmak.
Bununla birlikte, ABD ile Rusya'nın Suriye, Irak, hatta Libya'ya yönelik, Doğu Akdeniz'e yönelik çıkarları çatışıyor mu? Tersine, büyük ölçüde örtüşüyor. Bu nedenle, Suriye ve Irak'ta güvenlik başta olmak üzere, bölgesel barış ve huzur adına, Libya'nın istikrara kavuşması adına 'anlamlı' ve 'değerli' bir 'inisiyatif' üstlenmiş olan Türkiye, bir yandan da Avrupa'nın enerji ihtiyacının karşılanması noktasında, Irak'a, Lübnan'a, Ürdün'e, Filistin'e, İsrail'e, hatta Mısır'a birlikte hareket etmeyi teklif ediyor.
Yunanistan ile Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ise, Avrupa'nın enerji ihtiyacını karşılamak adına, İsrail'i de yanlarına çekerek, Türkiye'yi by-pass edecek arayışları sürdürüyor.
Türkiye ile Libya arasında yürütülen 'tarihi' mutabakat, sadece 'bölgesel enerji koridorları' açısından değil, 'bölgesel ticaret koridorları' ve 'bölgesel ulaşım koridorları' açısından da kritik önemde.
Önümüzdeki 10 yıl şekillenirken, bu 'jeo-stratejik' ve diplomatik adımın önemini hep hatırlayacağız.