Türkiye'nin küresel ticaret ve küresel rekabetteki konumunu perçinleyecek sac ayaklarından birisi 'tasarıminovasyon- yüksek teknoloji' üçgeni ise, diğer bir sac ayağını 'hammaddeenerji- finansman maliyetleri' üçgeni oluşturmakta. Türkiye'yi küresel rekabette daha güçlü kılabilmek ve ihracatımızın kg başına katma değerini 2 dolar ve üzerine çıkarabilmek adına, hammadde ve enerjide 'yerlileştirme' projelerinin ve yatırımlarının hızlandırılmasının yanı sıra;
Türkiye'nin tasarruf kabiliyetlerini çeşitlendirip, güçlendirerek, güçlü para ve sermaye piyasası imkanlarıyla reel sektörümüze ucuz ve uzun vadeli finansman imkanları oluşturmamız gerekiyor.
Türkiye, özellikle, 'Milli Enerji' imkanları açısından, dünyada enerji kaynakları arz çeşitliliği ve 'milli imkanlar'la enerji arz güvenliği konusunda tedbir alabilme noktasında, dünyada 'şanslı' ülkelerden birisi. Bilhassa, 'yenilenebilir enerji'kaynakları açısından. Güneş enerjisi, rüzgar enerjisi, biyokütle enerjisi, hidrojen enerjisi, hidrolik enerji, jeotermal enerji ve dalga enerjisine kadar, Türkiye'nin 'sınırsız' yenilenebilir enerji kaynaklarından enerji arz çeşitliliğini fazlasıyla sağlayacak imkanları söz konusu. Bu noktada, nükleer enerjinin vazgeçilmezliği bir yana; petrol, doğalgaz ve kömür gibi fosil yatık rezervleri üzerinden de, enerji arz güvenliği adına, kaynak çeşitlendirmesine yönelik bir sinerji elbette oluşturulmalı, oluşturuluyor.
Hazine ve Maliye Bakanı Albayrak'ın Enerji Bakanlığı görevini yürüttüğü dönemde, Türkiye 'yenilebilir enerji' kaynaklarının güçlü bir şekilde devreye alınması ve bu alanda 'milli teknoloji' üretmek adına önemli hamleler yaptı. Bakan Albayrak'ın önceliklendirdiği en önemli konulardan birisi ise, 'yenilebilir enerji' kaynaklarıyla Türkiye'nin enerji ihtiyacını karşılayacak projelerin 'ehil eller' aracılığı ile yürütülmesi yönündeki stratejiydi.
Dünyadaki saygın proje tekniklerine dayalı 'yenilenebilir enerji' yatırımları, Türkiye adına 'enerjide dışa bağımlılığı' azaltacak bir fırsat anlamına geliyor. Enerji Bakanı Dönmez de, aynı titizlikle bu süreci devam ettiriyor.
Ne hikmetse, 'emperyal' fosil yakıt şirketlerinin beslediği uluslararası medya kanalları ve Türkiye'deki sınırlı sayıdaki ulusal düzeyde konvansiyonel ve dijital medya yayıncıları ve ilginçtir, daha çok Ege Bölgesi ağırlıklı kimi yazılı ve dijital medya yayıncıları, Türkiye'nin 'milli' ve 'yerli' yenilebilir enerji atılımlarını, yatırımlarını sürekli kötüleyen, sürekli baltalayan bir yayın stratejisi içindeler.
Öyle tuhaf bir durum var ki, aynı uluslararası medya kuruluşları, İrlanda, Hollanda, İskandinav ülkeleri, İtalya veya Almanya'da gerçekleştirilen rüzgar, güneş ve jeotermal projelerini överken; konu Türkiye olduğunda, aynı uluslararası standartlar gözetilerek yapılmış 'milli' yatırımlar, doğal yaşam ve tarımsal üretim için nedense 'tehlike' arz edebiliyor. Üstelik te, bu 'garip' iddiaları kanıtlayabilecek tek bir veri ortada yokken. 'Milli Enerji'mize yönelik 'emperyal' operasyonlara prim vermeyelim; Türkiye'yi küresel rekabette geri bıraktırmayalım.