ABD ile Çin arasındaki 'ticaret savaşı' hayli elektrikli bir noktaya ulaşırken, geçtiğimiz pazartesi sabaha karşı, Çin Merkez Bankası'nın (POBC) yuanın dolar karşısındaki değerine yönelik düşürücü yöndeki müdahalesi sonrasında, ticaret savaşları gerginliğinden etkilenen gelişmekte olan ülke para birimleri bir dalgalanma yaşadı ve daha Türkiye uyanmadan, bir ölçüde otomatik işlem emirlerinin de devreye girmesinden dolayı, sığ bir piyasada sıçrayan dolar-TL kuru, haftanın ilk işlemlerine yakın, sabah saat 9 civarında normalleşmişti. Saat 10'da Reel Kesim Güven Endeksi (RKGE) verileri ve İmalat Sanayi Kapasite Kullanım Oranı (KKO) verileri açıklandı ve reel sektördeki üretim, istihdam ve ihracat temposuna yönelik güçlü sinyalle, dolar- TL kuru 23 Ağustos Cuma günkü seviyelerini buldu.
Ne üzücüdür ki, artık en sade vatandaşımızın da böyle bir kur hareketinin gerekçesini detaylı takip ettiği, sakin davrandığı, telaş göstermediği bir konjonktürde, bir iktisatçı olarak beni üzen ve şaşırtan iki eğilim yine kendini gösterdi. Birincisi, dolar-TL kurundaki bu hareketin gerekçeleri net olarak ortadayken ve 1-2 saat içerisinde kurlar normalleşmişken; bilemediniz bu konu haber ve ekonomi medyasında en fazla pazartesi öğlene kadar işlenebilecek iken, dün sabah, bu konunun yeniden, üstelik de yarım saatliğine görülmüş dolar-TL kur seviyesinin ilgili haberde üzerine bir kaç kez basılarak tekrarlanması. Yani, nedir derdimiz? Döviz kurları üzerinden gereksiz bir tedirginlik yaratmak mı?
İkinci eğilim ise, kimi muhalif ekonomistlerin söz konusu kur hareketini, aylardır ısrarla vurguladıkları, olumsuz, hatta karanlık senaryo gerçekleşiyormuş kisvesiyle, allayıp, pullayıp öne çıkarmaları. Sadece o değil; sosyal medyada gördükleri bir tütün mamulleri fiyat artışı haberine de, yine doğru olup olmadığını hiç araştırmadan, enflasyon konusundaki olumsuz senaryolarının adeta bir kanıtı gibi atlamaları. Küresel Sistem hayli ağır sancılar içerisinde bir yeniden yapılanma döneminden geçiyor. Fransa'nın çağrısıyla toplanan G7 Zirvesi'ndeki ülkelerin küresel meselelerle ilgili görüşleri o kadar ayrışmış ki, bunu dünya kamuoyuna göstermemek için zirve sonuç bildirgesi açıklamama kararı almışlar.
Avrupa Merkez Bankası yetkilileri, uzun soluklu bir 'düşük faiz' dönemine girileceğine dair sinyaller veriyorlar. Tüm bu küresel tablodan Türkiye için fırsatlar ve riskler boyutunda etkili okumalar, analizler yapacağımıza, birileri 'yerel küçük hesaplar' peşinde, kendi olumsuz senaryolarını haklı çıkarmanın derdinde. Ekonomiyi şahsi ikballerimize oyuncak etmeyelim.