Bu sonbahar, küresel ticaretin en iddialı ülkeleri arasında, yakın dönemde görmediğimiz ölçüde, 'kavgada yumruğun sayılmadığı', küresel rekabette bir adım önde olmak adına her adımın, her imkanın, her müdahalenin mubah görüldüğü, hayli ilginç günlere seyirci olacağız.
Ülkeler, bu zorlu etaba yönelik olarak, para politikasından, ihracatın desteklenmesine, üretim teşviklerinden, özel nitelikte ticaret anlaşmalarına; her türlü hazırlığı ve adımı hızlandırmış durumdalar.
Misal, ABD Başkanı Trump'ın ABD Merkez Bankası'ndan (FED) eylül ayı toplantısında en az 1 puanlık faiz indirimi talep etmesi.
Avrupa Birliği ekonomilerine yönelik kırılgan beklentiler ve Avrupa Merkez Bankası'nın (ECB) tutumuna bağlı olarak, euro-dolar paritesinde 1,10 doların altını görmek uzak bir ihtimal değil. Önde gelen ekonomilerin para birimleri ABD Doları karşısında değer kaybettikçe, Dolar Endeksi de 98 puan civarındaki seyrini sürdürdükçe, Başkan Trump'ın sinirleri bir kat daha artıyor.
Bu noktada, ABD tarafı Çin'e daha ağır yaptırımlarla yaklaştıkça, Çin'den ciddi tedarik sağlayarak mal üreten, iş yapan, kendisini dünyaya ihracat yapan ABD şirketleri ciddi manada zorlanmaya, fiyat tutturamamaya başladılar.
Bu nedenle, örnek olarak, en kısa sürede başta firmalardan yeni tedarik imkanları oluşturmaları koşuluyla, ABD Yönetimi Amerikalı şirketlere Huawei ile çalışmama yaptırımını 90 gün askıya aldı. Çin tarafı ise, yuanın değerini zayıf tutma politikasını devam ettirdiği gibi, Çin Merkez Bankası (PBOC) bir yıl vadeli banka kredileri için referans faiz oranını yüzde 4,35'den yüzde 4.25'e çekti. Bu oran 2013'de yüzde 6 düzeyindeydi.
Çin ekonomisini canlı tutmak adına, PBOC gerek reel sektör, gerekse de tüketiciler nezdinde borçlanma maliyetlerini daha da cazip hale getirecek adımları sürdürerek, Çin ekonomisinin çarklarının dönmesini sağlayacak adımları ihmal etmeyecek. ECB cephesinde ise, Başkan Draghi ekim ayı sonunda görevi IMF Başkanı Lagarde'a devrederken, ekonomiyi destekleyici tedbirleri hayata geçirmiş olacak. Ülkelerin hazırlıklarının kokusunu almış olan tüm G-20 ülkeleri merkez bankaları, para politikasını yumuşatma ve parasının değerini düşük tutma yarışında çıtayı yükseltecekler.
Bu noktada, dolar-TL kurunun 5,77 TL civarında düzeltme yapması önemli ve gerekli. Döviz kurlarındaki kısmi düzeltmenin enflasyon üzerindeki etkisinin marjinal düzeyde kalacağı; esas nominal ve reel faizin maliyet enflasyonuna dönüşen etkisini hızla azaltmamız gereken bir konjonktüre giriyoruz. Türkiye'yi 'sonbahar' hazırlıklarının dışında bırakmayalım.