Ülkeleri coğrafyalarında lider kılan, milli egemenliğini ilelebet payidar kılan dört temel unsuru ekonomik güç, siyasi güç, askeri güç ve bilgi gücü olarak tanımlayabiliriz. Atatürk, bu temel unsuru kavramış olmasının ötesinde, bir ülkenin milli egemenliğinin ilelebet payidar kalmasının en önemli koşullarından birisinin, milli egemenliği ve ülkeyi genç nesillere emanet etmek olduğunu bizlere öğreten dehasıyla da hayranlık duyduğumuz bir lider. Bugün, Ankara'da, Kişisel Verileri Koruma Kurumu'muzun ev sahipliğinde, 2. e-safe Kişisel Verileri Koruma Zirvesi gerçekleşiyor. Ülkelerin milli egemenliği ve milli güvenliği adına, 'bilgi gücü'ne dayalı siber güvenlik tedbirleri, Türkiye'nin her türlü terör unsuruyla mücadelesinin de bir parçası.
Türkiye'nin bilgi güvenliğini milli kurumlarıyla, milli yazılımlarıyla gerçekleştirmesi, küresel ve bölgesel istihbarat becerimizi perçinleyerek, Türkiye'nin sınırlarının ötesinde, ülkemizin milli güvenliğini en üst düzeye çıkaracak başarılı operasyonları, dünyanın her yerinde her türlü teröristi yakalama kapasitemizi de üst sıralara taşıyor. Avrupa'dan Yeni Zelanda'ya, Afrika'dan Sri Lanka'ya, Amerika'dan İspanya'ya, Asya'dan Orta Doğu'ya, terör ve sokak hareketleri, toplumların ekonomik ve sosyal üretkenliğini de olumsuz yönde etkilemekte. Bu nedenle, Türkiye'nin terörle mücadelede küresel algısının güçlenmesi, aynı zamanda Türkiye'ye gelen turist sayısını da doğal olarak olumlu yönde etkiliyor.
Üstelik, buna sadece 'güneş-kum'u değil, artık kongre, sağlık, golf, trekking, tarih, gastronomi gibi farklı ve Türkiye'ye turizmde daha yüksek katma değer sağlayan alanları da dahil etmek lazım. Ancak, Türkiye turizmde katma değer artışını 'her şey dahil' ile sürdüremez. Başından beri eleştirdiğim, eleştirdiğim için de eleştirildiğim bu konsept artık görevini tamamladı. Türkiye, turizmde 100 milyar dolar gelir potansiyeline sahip. Hedeflerimizi büyük belirlerken, artık 'takılıp kaldığımız' metotları gözden geçirmenin vakti geldi de, geçiyor.