Türkiye, ABD ile 70 yıla dayalı müttefiklik ilişkisinde, Atlantik Kanadı'nın güvenliğine yönelik rolü nedeniyle, en ağır bedeli ödeyen, Soğuk Savaş döneminin kendine özgü yüksek basıncını en fazla hisseden ekonomi oldu.
1954'te Yabancı Sermaye Kanunu yasalaştıktan sonra, 1980'e kadarki ilk 26 yıl toplamda 200 milyon dolar zor yabancı sermaye yatırımı çekebilen Türkiye, 1980-2006 arası 54 milyar dolar yabancı sermaye yatırımına konu oldu. Türkiye, NATO sözleşmesinin üye ülkeye yüklediği savunma harcama ve yatırımlarına yönelik taahhütlerini tam anlamıyla yerine getirdi ve Avrupa'nın güvenliğinde vazgeçilmez konumunu hep perçinledi. Türkiye-ABD ilişkilerinde, bilhassa son 18 yılda giderek savrulan ilişkiler, Türkiye'nin 70 yıllık müttefiklik ilişkisinde ortaya koyduğu sorumlulukla bağdaşmayan, Türk halkını üzen, rencide eden pek çok gelişmeye sahne oldu.
ABD'nin bu tutumundan cesaretlenen yeni güç merkezleri, 21. Yüzyıl'ın 'Akıl Çağı' mottosuna uygun bir yaklaşımla, Türkiye ile ilişkilerini ekonomik, askeri, siyasi ve kültürel alanda geliştirmeye yönelik adımlara hız verdiler. Türkiye ile Rusya, Çin, Hindistan, Güney Kore ve Japonya arasında, ülkelerinin birbirlerinin kültürlerini tanımaları ve daha fazla ticari işbirliğine yönelik pek çok etkinlik ve proje yürütüldü. Çin ve Rusya Türk bankacılık sektörüne yatırım yaptılar; bilişim teknolojileri, nükleer santral projeleri, dijitalleşme, enerji boru hatları gibi stratejik sektör ve alanlarda birlikte adımlar atıldı. Son 18 yıl, tersine, Türk iş dünyası beklediği ölçüde ABD iş dünyasından, daha yoğun yatırıma, daha fazla ticarete yönelik bir hamle göremedi. ABD kanadı, Türkiye gibi yükselen bir ekonominin partnerlerine sunduğu fırsatları değerlendirmek, mega projelerde işbirliği yapmak adına beklenen adımları atamadı.
Bu nedenle, ABD'nin Türkiye ile ilişkilerinde 'kendi kendini' hapsettiği 'güvenlik-savunma' penceresinin ötesinde, Türkiye-ABD ilişkilerini 'hak etmediği' bir dar alandan, pek çok ekonomik ve ticari fırsatın karşılıkla değerlendirileceği geniş bir alana taşıyacak olması itibariyle, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başkan Trump'ın ticaret hacmini 75 milyar dolara taşıyacak 'yeni bir hamle' dönemi çağrısı değerlidir. Bu nedenle, Başkan Trump'ın, Türk siyaset tarihinde ilk kez, Hazine ve Maliye Bakanı Albayrak'la görüşmesi de, bu fırsatı yakalamak adına önemlidir.
Türkiye-ABD ilişkilerinin 'zehirlenmesi'ne çalışan küresel ve yerel aktörlerin oyunlarını bozacak adımlar, 'ticaret' odaklı bir dönemle hayat bulacaktır.