10 Ağustos 2018'de, ABD Yönetimi'nin 'doğrudan ekonomik saldırı'sına uğradığımızda, kimi küresel çevrelerin ve Türkiye'deki uzantılarının en büyük ümidi, 2006'dan beri pek çok hainlikle, tuzakla yürütülmüş olan bir dizi operasyonun Türkiye'ye diz çöktürtememiş olmasının hıncıyla, piyasalar üzerinden son bir gayretle istedikleri sonucu alabilmekti. Bu ölçüde 'küresel' bir ekonomik saldırıyla, Türkiye paralize olacak; ekonomik sistem çökecek ve ülke Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) kapısını çalmak zorunda kalacaktı.
Böylece, IMF üzerinden dayatılacak tedbir ve kurallarla, Türkiye'yi proje yapamaz, büyüyemez, istihdamını arttıramaz hale getirip; ekonominin 'içe doğru' çöküşünden siyasi sonuç elde etmeye çalışacaklardı.
Türkiye Ekonomisi'nin reformlarla güçlenmiş kaslarını, hızlı refleks gösterme becerisini, fiyat istikrarı ve finansal istikrara yönelik topyekun mücadele yol haritası oluşturabilme kabiliyetini hiçe sayarak;
Ekonomi Yönetimi'nin çabalarına ve algısına doğrudan saldırarak, 'Türkiye IMF'e muhtaç' propagandasını yürüttüler. Uluslararası derecelendirme kuruluşları ise, Türkiye Ekonomisi'nin değerlendirme not seviyesini hiç bir zaman hak etmediği düzeye indirmek için adeta yarıştılar. Dolar kurunun 7,8, hatta 10 lira olacağına dair 'vahşi' iddialara kapılan bir kesim, gözü kara döviz topladı. Bugün, pahalı dövizle kala kalmış grup 'çok pişman'.
Kredi derecelendirme kuruluşu JCR, Türk finansal piyasalarında bir dengelenme başlangıcı yaşandığını, ülke reytingi açısından Türk bankacılık sisteminin temel koruyuculuk vasfını hala sürdürdüğünü ve 'IMF' bahsinin kapandığını belirtirken, Japon finans kurumu Nomura, dolar kurunun 5 TL'nin altına inebileceğinden söz ediyor.
Türkiye Bankalar Birliği (TBB) ise, derecelendirme kuruluşu Standard & Poor's'un (S&P) Türk bankalarıyla ilgili açıklamalarının temelsiz olduğunu vurgulayarak, kuruluşun açıklamalarının Türkiye'nin kendine has özelliklerini ve gücünü, bankacılık sektörünün tecrübesini ve reel sektörün dinamizmini yansıtmadığına işaret ediyor. S&P'nin değerlendirmesinin Türkiye bankacılık sektörünün tecrübelerini yansıtmadığının altını çizen TBB, bankacılık sektörünün aktif kalitesindeki bozulmanın yüksek olacağına ilişkin değerlendirmenin, hem bankacılık hem de reel sektör için büyük bir haksızlık olduğunu bilhassa üstüne basa basa dile getirmiş.
Derecelendirme kuruluşları ve art niyetli finans kurumlarının 'ofsayt'a düştükleri bir ortamda, nisan ayı için 'karanlık senaryo' peşinde koşanlar daha da hüsrana uğrayacaklar.