1. Soğuk Savaş döneminin 'bloklar çatışması'nda, gerek ABD'nin liderlik ettiği Batı Bloku, gerekse de Sovyetler Birliği'nin liderlik ettiği Doğu Bloku taşeron milis güçler, anarşist gruplar ve sonrasında kendi kontrollerindeki terör örgütleri üzerinden örtülü ve hayli bir kirli savaş yürüttüler. Her bloğun istihbarat örgütleri üzerinden silah ve para yardımı yapılan bu 'kirli savaş', 50 yılda yüz binlerce masum insanın hayatını kaybetmesine sebep oldu. 1. Soğuk Savaş'ın bitimiyle birlikte, bu 'kirli savaş'ın bir daha asla yaşanmayacağı yönündeki umutlar, 2001'den itibaren, Afganistan ve 2. Irak Operasyonu, Arap (son) baharı süreci, Afrika, Orta Doğu ve Körfez Bölgesi, Orta Asya üzerinden Pasifik'e kadar uzanan bir coğrafyada, terör örgütleri üzerinden daha 'kanlı', daha 'vahşileşmiş' operasyonlarla, bugün yıkılmış durumda.
ABD, 2018 yılı başında, Çin ve Rusya'yı küresel alanda menfaatlerini tehdit eden 'süper' güçler, 'kutup'lar olarak ilan ederek, '2. Soğuk Savaş'ın başladığını da ilan etmiş oldu. Takip eden şubat 2018'de ise, bu defa nükleer silah deposunu daha düşük seviyeli nükleer başlıklı füzelerle çeşitlendirmeyi planladığını açıkladı. Çin ve Rusya, bu plana ciddi tepti göstererek, ABD'yi 'soğuk savaş' zihniyetinden çıkmaya davet ettiler. Tam bir yıl sonra, geçtiğimiz cuma, ABD, bu defa 1. Soğuk Savaş döneminden bu yana nükleer silahların denetiminin temelini oluşturan Orta Menzilli Nükleer Kuvvetler Anlaşması'ndaki (INF) yükümlülüklerini, Rusya'nın ihlal ettiği iddiasıyla, resmen askıya aldığını açıkladı.
Çin ve Rusya, hipersonik silahlar başta olmak üzere, ABD'nin son 1 yıldır hızlandırdığı '2. Soğuk Savaş' kodlarına yönelik tepki ve hazırlıklarını elbette ki arttıracaklar. ABD'nin Rusya, İran ve Venezüella'ya uyguladığı ambargo da, Çin bilişim şirketlerine açtığı savaş ta boş değil. Ticaret savaşı, diğer başlıkların yanında basit bir sürtüşme. Bu nedenle, küresel piyasaların ABD-Çin ticaret görüşmelerinden 'umutlu' olması, 'buzdağının görünen kısmı'nı tercih etmelerinden kaynaklanıyor. 250 trilyon dolar küresel borç, tekleyen ülke ekonomileri, ABD ve AB'de artan toplumsal huzursuzluk ve gelişmekte olan ekonomilerdeki keyifsizlik, ABD'yi hızla yeni bir 'savaş doktrini'ni devreye almaya sürüklüyor. Bu nedenle, Türkiye olarak aralıksız 'uyanık' olmamız gerekiyor.