Avrupa'nın öncülük ettiği ve ardından ABD'nin de Panama Kanalı ve yer altı zenginliklerine dayalı projelerle dahil olduğu 'kolonyal', yani sömürgecilik dönemini, 16. Yy ile 19. Yy arasında 'askeri güç'e dayalı dönem ve 19. Yy'dan 21. Yüzyıl'a kadar ise 'teknolojik güç'e dayalı sömürgecilik dönemi olarak ikiye ayırmak gerekiyor. 21. Yüzyıl'ın başından itibaren, gelişmekte olan ekonomilerin bilişim teknolojilerini, nüfus gücünü ve yüzlerce yıldır sürdürdükleri üretim becerilerini etkili şekilde kullanarak, küresel ekonomi ve ticarette inisiyatifi ele almaları, 'neokolonyal çağ'ı bitme noktasına getirdi. 2. Dünya Savaşı'ndan en güçlü ekonomi olarak çıkan ABD'nin oluşturduğu küresel ekonomi- politik yapı, gelişmekte olan ekonomilerin dünya ekonomisi ve siyasetinde ağırlığını artırmaları ve küresel ekonomi-politik düzene yönelik değişim talepleriyle, ağır baskı altında.
Öyle ki, ABD'nin 1. Körfez Operasyonu'na kimseden yeterli tepki gelmemişken, 2. Körfez Savaşı'ndan bu yana ABD hem kendi vatandaşlarından, hem de dünyadan gelen ağır tepkilerle ağır bir meşruiyet kaybı yaşadı. Son 15 yılda, ekonomisini 280 milyar dolardan 860 milyar dolara taşıyan, 3 kat büyümeyi kritik önemde bir mali disiplin başarısıyla yakalayan Türkiye, son 10 yılda gerçekleştirdiği savunma' endüstrisindeki 'milli ve yerli' teknoloji ve teçhizat artışıyla, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ifadesi ile, bugün 'Misak-ı Milli'yi anlarsak, sorumluluğumuzu da anlarız' ifadesinin hakkını veren bir strateji yürütmektedir. Anıtkabir'de yer alan Misak-ı Milli Kulesi'nde yazdığı üzere, 'Kurtuluşumuzun genel kuralı olan Milli Yemin'i, tarih safhasına yazan Milletin demir elidir.' Çanakkale Savaşı'nda, Kurtuluş Savaşı'nda, Kıbrıs Barış Harekâtı'nda kendisinden kat ve kat askeri güce sahip kolonyalistlere ve onun yardakçılarına karşı tarihi zaferlere imza atmış Türk Halkı ve Devleti, 21. Yüzyıl'da, Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekâtı ile, 'post-kolonyal çağ'ın başladığının işaretini vermektedir.
Türkiye, Ortadoğu'da, Körfez'de ve Afrika'da 'insani' adımlarıyla, ülkelerin kalkınmasına yönelik yatırımlarıyla, bölgemizin kalkınmasını 50 yıldır sekteye uğratmış teröre karşı başlattığı topyekûn savaşla, Misak-ı Milli'ye sahip çıkarak, 100 yıldır masa başında paylaştırılmaya çalışılan Ortadoğu'nun ekonomik ve siyasi kaderini değiştirecek, bu coğrafyadaki yer altı zenginliklerini gerçek sahiplerine ulaştıracak ve bölgenin ortalama yaşam standardını 1500 dolardan 5000 dolara taşıyacak etkili bir strateji yürütmektedir. Melih Altınok'un da ifade ettiği gibi, Türkiye Ortadoğu ve Avrasya için 'post-kolonyal çağ'ı, yeni bir çağı başlatmıştır.