Türkiye'nin en iyi haber sitesi
EMRAH KAYALIOĞLU

Havuzdan çıkan boğulur!

Türk futbolu, havuz sistemiyle çok sancılı bir dönemin ardından yaklaşık 11 yıl önce tanıştı. O günlerde Futbol Federasyonu Başkanlığı ateşten bir gömlek gibiydi. Kimleri yakmadı ki? Ardından havuza girdik. Zaman zaman su kesintileri oldu; futbolumuz deyim yerindeyse duvara tosladı.
Havuz sistemi 1996'da Cine 5 ile başladı. Yıllık yayın hakkı bedeli 40 milyon dolardı. 1999'da Uzan Grubu ihaleyi kazandı ama ödemeler aksayınca yeni ihale yapıldı. 2001'den beri yayın hakkının sahibi olan
Digiturk, 2004'teki ihaleyi de kazandı. Futbol Federasyonu'nun Levent Bıçakçı'nın başkanlığı dönemindeki uzatmasıyla 2010'a kadar yayın hakkı Digiturk'te bulunuyor.
İşte bu noktada sıkıntı başlıyor. Doğan Grubu, D-Smart ile Süper Lig'in yayın haklarına talip ve bu uzatmanın geçersiz sayılması gerektiğini söylüyor. Bir yıllık yayın hakkı için önerileri 180 milyon dolar.

ELDEKİ VE DALDAKİ KUŞ
Bu bedel Digiturk'un 160 milyon dolarının üstünde. Ancak Digiturk, grup olarak bakıldığında futbolun olmazsa olmazları arasında. Grup (Turkcell) 10 milyon dolar ligin isim hakkına, 14 milyon dolar da Fortis Türkiye Kupası yayın hakkına ödüyor. Riva Tesisleri'nin maliyetiyle Türkiye Futbol Federasyonu sponsorluğu vasıtasıyla aktarılan kaynak 15 milyon dolara yakın. Bir de radyo yayın hakkı için 3.5 milyon dolar var.
200 milyon doları aşan bu bedelin üzerine yine aynı grubun İddaa oyunuyla aktardığı kaynağı ekleyin. 2006 yılında (Sezon olarak değil, mali yıl olarak hesaplanıyor) İddaa'dan futbola aktarılan kaynak bütün ligler için toplam 125 milyon dolardı. Sadece Süper Lig'in payına 46 milyon dolar düştü. İddaa yetkilileri, kulüpler paylarının yükseltilmesini istediğinde "Türkiye Ligleri'nin İddaa'da oynanma oranı çok düşük. Buraya ödenen isim hakkını karşılamıyor bile" açıklamasını yapmışlardı.
Üst üste koyunca eldeki kuş (İddaa hariç 200 milyon dolar) daldaki kuştan (180 milyon dolar) büyükken havuzun bozulmasını kimler istiyor?

FB-GS VE DİĞERLERİ
Türk futbolunda acı ama gerçek şu: Havuza ve bugünkü gelir dağılımına en çok karşı olması gereken iki kulüp var: Fenerbahçe ve Galatasaray. Çünkü onlar izleniyor; havuza en çok değeri onlar katıyor. "Beşiktaş nerede?" diyenler önce Marsilya-Beşiktaş Şampiyonlar Ligi maçının Türkiye gibi futbol delisi bir ülkede AB izlenme oranlarında neden Binbir Gece'nin ardında kaldığını açıklamalıdır. Ayrıca Digitürk'ün F.Bahçe'ye 22 milyon dolar teklif ettiği yayın hakları için D Smart'ın Beşiktaş'a 6 milyon dolar verdiğini belirtelim. Ya Beşiktaş 6 milyon dolarlık takım ya da kötü pazarlık yapıyorlar.

İTALYA DERSİ
Kulüpler Birliği, D-Smart'ın teklifi sonrası daldaki kuşun cazibesine kapıldı. Türkiye, ikinci bir dijital platformu kaldırır mı; bu teklif edilen rakam ödenebilir mi; her şey yolunda gitse bile futbol ve kulüpler bu işten toplamda kar eder, zararlı çıkar? Bu soruları tartıştıklarını bile sanmıyorum. Çünkü tartışsalar cevapları bulmak hiç zor değil.
Yakın tarihteki Free TV örneğine hiç girmeden İtalya'dan bir örnek verelim. İtalya'da 90'ların başında iki dijital platform kuruldu: Stream TV (Telecom İtalia kontrol ediyordu) ve Telepiu (Çoğunluk hissesi Fransız Vivendi grubundaydı). Bu şirketlerin rekabeti yayın ihalesinde fiyatı üç katına çıkardı. Kulüpler paraya boğuldu. 1990'ların sonundaki İtalya Ligi'ni hatırlayın. Klasik büyükler dışında Parma, Lazio, Fiorentina, hatta Bologna müthiş kadrolar yapmıştı. Sonunda Telepiu 2003'te battı. Stream TV futboldan çıktı. Murdoch piyasaya girdi; Sky İtalia ile dijital piyasayı eline aldı. Tabii ki yayın bedelleri de pike yaptı. "Para nasılsa geliyor" diye har vurup harman savuran kulüplerin bugünkü hali de malum.
Naklen yayın ihalesi gibi alanlarda önerilen paranın ödenebilirliği, bu öneriyi yapanların daha önceki sözlerini ne kadar tuttukları gibi kriterlerin de göz önüne alınması gerek. Aslında en gerçekçisi bunu kulüplerin yapması ama onlar beceremiyorsa o zaman başka bir denetleyici mekanizma (Örneğin TFF) da bu işi çözebilir.

İKİSİ AYAKTA KALIR
Diyelim ki, havuz bozuldu ve İspanya ve İtalya'daki gibi kulüpler yayın haklarını ayrı ayrı pazarlamaya başladı. Net söyleyelim: O zaman, Fenerbahçe ve Galatasaray dışındakiler batar; Beşiktaş'ın da şu andaki paranın üzerinde alması zor. Çünkü kulüplere önerilecek parada yayıncı kuruluşlar ilk kriter olarak yayınlayacakları maç adedini göz önüne alacaklar. Maçları çok daha cazip olan büyüklerin 17'şer maçı için bir bedel ortaya çıkarken, diğerlerinde bu sayı üçte kalacak. Basit bir hesapla büyüklere önerilenin % 17'sinden (altıda bir) fazlası teklif edilmeyecek diğerlerine.
Havuzu bozmaktan yana olan kulüplerin savunduğu tezlerden biri de gelir dağılımının adaletsizliği. Uzun süre Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray ve Trabzonspor gelirin yarısını, diğer kulüpler kalan yarısını almıştı. 200506 sezonuyla birlikte yeni bir dağılım sistemine geçildi. Eski şampiyonluk sayılarıyla birlikte o sezonki performans da kriterler arasına girdi. Yine de Dört Büyükler'in toplam gelirindeki düşüş çok çarpıcı olmadı. Bu dört kulüp ligin ilk dört sırasını aldıkça hala % 40'ın üzerinde pay alıyor. Gelirin eşit dağılmamasının ligde rekabeti olumsuz etkilediği görüşünü savunanlar var. Ancak bu konuda ben yaklaşık iki yıl önce vurguladığım görüşümü hala savunuyorum: Gelirin eşit dağılabilmesi için üretim faktörlerinin de eşit paylaşılması gerekir. Şu andaki sistemde geçmiş şampiyonluklara verilen payı (yaklaşık % 14) göz önüne aldığımızda en çok şampiyonluk kazanmış Fenerbahçe ve Galatasaray'ın 13'ten fazla maçını yayınlamamak gerekiyor. Tam adalet ancak böyle mümkün. Ama bu durumda da havuzun değeri bugünkü bedeline ulaşır mı?

RADYO İÇİN NE OLDU?
Son bir not da yakın tarihten. Süper Lig maçlarının radyodan yayını ihalesinde muhayyer bedel 750 bin dolardı. Bugün DSmart ile televizyon hakkına talip olan grup, muhayyer bedelin 50 bin dolar üstünde teklif yaptı. Televizyon hakkına sahip olan grup ise bu teklifin dört katından fazlasına (3 milyon 500 bin dolar) Alem FM ile kazandı ihaleyi. Bugün daldaki kuşa imrenerek bakanlar yukarıda sorduğumuz soruları cevaplarken bu örneği de hatırlamalıdır.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA