Galatasaray, Avrupa Kupaları'ndaki 200. sınavına öyle başladı ki, bugüne kadarki 199 maçı hiç oynamamıştı sanki. Futbolda çok önemli kurallar var: Her rakibe saygı duyacaksın ve asla hiçbir takımı hafife almayacaksın. Her maça konsantre olacaksın. Lakayıtlığın futbolda affı yoktur.
Sen, karşılaşmanın üçte ikisini eksik oynamış Konya önündeki performansı Avrupa Kupası için baz alırsan 10 dakikada iki golü kalende görürsün. Galatasaraylılar Konya maçı sonrası yere göğe konulamayan Feldkamp'a önce şu soruları sormalı: Transfer ettirdiğin Bouzid, kaburgası kırık Servet'i bile kesemeyecekse ne zaman oynayacak? Unutulmasın ki; Cezayir de Afrika Kupası'nda finallere katılma hakkını elde etse ikinci yarının başında Song da, Bouzid de olmayacaktı. Emre Aşık gibi görev verildiğinde layıkıyla yerine getiren bir isim de bu gerçek ortadayken gönderilmişti. (Song'un takımı Kamerun finallere gidecek.)
Orta alanda iki kanadı Hasan ve Carrusca gibi savunma yönleri zayıf iki futbolcuya teslim etmenin açıklaması neydi? (Kendi de bulamadı ki; Carrusca'yı ilk yarıda çıkarıp Ayhan'ı oyuna aldı.) Galatasaray'ın Simovic ile başlayan "Kendi yarı sahasına hakim kaleci" geleneği vardı. Taffarel ve Mondragon da böyle kalecilerdi. Orkun ise, yarı sahayı geç, ceza alanını geç, kale sahasına bile hakim değil. Bir kaleci yan toplara çıkmayı sevmeyebilir ama en azından kornerde kale sahasına inen topa müdahale eder. Galatasaray'ın yarım saatte yediği üç golün ilk ikisi kale sahasında kafayla atıldı..
GRUPLARA KALSA NE OLUR
Ancak 89'da kornerden yapılan ortaya çıkan Orkun'un önemli özelliği çizgideki performansı. Ama top rakibin ayağından çıkar çıkmaz uçma sevdası yüzünden dün üç kere uzaktan şutlarda kontrpiyede kaldı; bunların biri gol oldu.
Aslan'ın defans zaafı alenen ortada. Vasatın altında Hırvat Slaven'den her 2 maçta da yenen goller, Sion'a karşı yarım saatte 3-0 geriye düşülmesi bunu açıkça gösterdi.
Aslan Sion'u eleyebilir, ama bu futbol anlayışıyla gruplardan çıkamaz.