Haziran ayının başında Amerikan medyası yoğun bir şekilde Amerika dışı iceriklere ağırlık verdiğinde şüphelenmiştim. Saatlerce İstanbul ve Brezilya'dan yapılan yayınların Amerikalılar için bir anlamı yoktu.
Taksim'de olup bitenler Amerikan halkının umurunda bile değilken neden ısrarla bu yayınlar sürmekteydi?
The New School medya akademisinde öğretilen o eleştirel yaklaşımı hatırladım "bazen birşeyi göstermek, başka birşeyi örtmektir"..
CNN'in Gezi Parkına yoğunlaştığı günlerde Eski bir CİA ve Ulusal Güvenlik Ajansı(NSA) çalışanı olan Edward Snowden diplomasi tarihine geçecek bilgi ve belgeler açıklarayak yeni bir dönem başlatıyordu. Snowden'a göre Amerikan istihbaratı içeride ve dışarıda pekcok kişiyi farklı amaçlar doğrultusunda hukuka aykırı olarak dinlemekteydi. Skandalın büyüklüğü geçen hafta Alman Der Spiegel dergisinin haberinde biraz daha gün yüzüne çıktı.
Spiegel, Snowden'a dayandırarak ABD'nin başta Avrupa Birliği ülkeleri olmak üzere aralarında Türkiye'nin de bulunduğu 38 ülkenin Amerika'daki ofis ve binalarının dinlediğini ve gözlediğini yazarak gündemi sarstı.
İddalar diplomatik kriz çıkartacak düzeyde. Buna göre Amerika'daki yabancı diplomatik misyonların binaları dijital böcekler yoluyla hem dinleniyor hem de izleniyor. Dahası Amerikan istihbaharatının Almanya için özel bir mesaisi de olmuş. Almanlar sadece ABD'de değil Almanya içinde de Amerikan ajanlarının hedefi olmuşlar. Günde ortalama 20 milyon Alman Amerikan dinleme sistemini "Prisim"in takibine takılmış.
Doğal olarak Film senaryosu gibi bu iddalara ismi geçen tüm ülkelerden sert tepkiler geldi.
Avrupa Birliği ülkeleri başta Almanya ve Fransa olmak üzere bu işin kolay kolay geciştirilemeyeceğinin sinyallerini verdiler. Alman hükümet sözcüsü "bu soğuk savaş taktiği güven ilişkimizi bozdu" derken Fransa Devlet Başkanı Hollande, dinleme faliyetlerinin derhal durmasını isteyerek ABD ile yapılması planlanan Serbest Ticaret anlaşması görüşmelerinin de tehlikeye girdiğini söyledi.
Peki bundan sonra ne olacak? ABD, başta Almanya ve Fransa olmak üzere AB ülkeleri ile sarsılan güven ilişkisini onarmaya çalışacak. Fakat Obama yönetimi ne yaparsa yapsın serbest ticaret anlaşması görüşmeleri sorunlu bir hal alacak. Avrupalılar Amerika'nın hem güvenlik hem de ekonomik sırlara olan bu ilgisi nedeniyle bu süreci uzaktıkça uzatabilirler. ABD-AB serbest ticaret anlaşması Türkiye-AB ilişkilerine benzerse şaşırmamak gerekiyor. Geçtiğimiz aylarda bu köşede "Eğer AB ile ABD bir şekilde serbest ticaret anlaşmasını imzalayamaz ve bu işi zamana yayarlarsa bu Türkiye için en iyi senaryo olur" demiştim. Sanırım o senaryo gerçekleşiyor.