Geçen hafta Washington'a gittim. Koç grubunun davetlisiydim. Dünyanın bana göre en önemli kurumlarından, Amerika'nın ekonomik gücünü sanat ve kültür alanında en geniş şekilde hem yansıtan hem temsil eden Smithsonian'da, onun alt kuruluşu olan Freer/ Sackler Galerisi'nde, 'The Art of the Qur'an' (Kur'an Sanatı) isimli muhteşem bir sergi açıldı. Onu görmeye davet edilmiştik.
Smithsonian ile öteden beri devam eden bir ilişkim vardır. Bu sergiyi düzenleyen yani 'küratörlüğünü' yapan kişiyi, Massumeh Farhad'ı bilirim. İran asıllı Amerikalı bir Oryantalist, İslam sanatı uzmanıdır. Serginin, yakın dostum, bir yerde İslam sanatı kavramının 'mucidi' ve bu alanın banisi Prof. Oleg Grabar'ın anısına ithaf edilmiş olması ayrıca bir lezzetti.
Sergi Koç grubunun sponsorluğunda gerçekleştirildi. Ali Koç ev sahipliği yaptı. Ali Koç, iki etkinlikte bulundu. Önce serginin açılışında bir konuştu. O konuşmada İslam ve Batı konusunda önemli şeyler söyledi. Daha sonra gazetecilerle bir basın toplantısı düzenledi. Orada da çeşitli gözlem ve yorumlarını aktardı.
Ben de bu nedenle iki yazı yazacağım. Bu yazıda sergiyi ve önemini ele alacağım. Çarşamba yazısında da Ali Koç'un görüşlerine değineceğim.
***
Smithsonian'da düzenlenen böyle bir serginin önemini ayrıca belirtmeye gerek yok.
ABD basınında çok önemli yazılar yayınlanacaktır. Böyle bir dönemde bu tür yazılara çok ihtiyaç var.
Koç'un belirttiği gibi
İslam dünya nüfusunun % 25'inin dini ve elbette
ulvi değerler etrafında biçimlenmiş bir din. Fakat Koç da, başkaları da,
İslam'ın hâlâ
Batıya '
anlatılamadığını' veya Batı tarafından yanlış anlaşıldığını söylüyor.
Burada bir çelişki hem var hem yok. İslam,
Haçlı Seferleri'nden gelen bir bilinç dışı dürtüyle başka bir konuma yerleştirilebilir Batı muhakemesinde. Bunu anlarız ama kabul etmeyiz.
İkincisi, bugünkü dünyada İslam bir defa daha '
dar-ül harb' bağlamında görülüyor. Onu da anlarız ama gene kabul etmeyiz. İslam'ı '
cihad'la, cihadı terörizmle bütünleştirmek sadece belli bir bakış açısının güdümlü tercihidir. Birileri öyle yapıyor diye
bütün dini ve tüm Müslümanları aynı nazarla ele almak dediğim gibi ancak öyle istendiği içindir. Ama gerçekçi değildir.
***
İslam'a dönük bu algının kırılmasında bahsettiğimiz sergi türünden girişimlere elbette büyük ihtiyaç var. Ama hemen belirtelim. Bu sergi on yıla yayılan bir zamanda gerçekleşti. Erken kaybına hâlâ yüreğimin yandığı
Mustafa Koç dostum yıllar önce ben
Europalia'nın
Sanatsal Direktörü olarak
Belçika'daki sergiyi toparlamaya çalışırken bu oluşumdan bahsetmişti.
Mevzuat bu tür sergilerin hızla gerçekleştirilmesine engeldir. İyi ki de öyledir. Bu derecede değerli bir koleksiyonun yurt dışına götürülmesi ciddi ve cesur bir karardır. Sergideki
61 parça eserin
47'si
İslam Eserleri Müzesi'nden nakledilmiş. Kararı
alanları da verenleri de kutlarız.
***
Serginin önemini, değerini, yer alan 'yapıtların' ihtişamını ayrıca belirtmeye gerek yok. Bir
sözel yapının zamanla nasıl
görselleşerek kendi kültürünü oluşturduğunu izlemek başlı başına bir serüven. Gene de (serginin önemini hiçbir şekilde zedelemeden) '
artistik' düzeni daha etkileyici olabilirdi diyeceğim.
Her bakımdan önemli, görkemli, işlevsel bir sergiydi. Keşke üç aydan daha uzun sürse. Tüm emeği geçenleri kutlarım.