Ne yapayım, ardı ardına yorum, eleştiri, katkı, destek, soru gelince bir yazı daha yazmak zorunda kalıyorum CHP ile ilgili.
CHP'yi ve devamı partileri Şerif Mardin hocamız, 'merkez'e oturttu. Bu kavramı Amerikalı siyasetbilimci Edward Shils'den devralmıştı. Karşısına da halkı ve toplumu içeren 'çevre' kavramını yerleştirmişti.
Bu tezi çok sevdik ve kullandık. Daha sonra bendeniz 2008'de bir kitap yazarak (Türk Siyasetinin Yapısal Analizi-I) biraz genişlettim bu merkez-çevre ilişkisini. Artık, diyordum, sadece bir merkez ve bir çevre yok.
Bunun önemi şurada: öyle anlaşılıyor ki, 1990'lardan başlayarak 'merkezde bir çevre' meydana gelmiştir, 'çevrede bir merkez'. Yani, büyük kentler eğer coğrafi merkezse, onların etrafına yayılmış çevreler (uydu kentler, vs) var. Aynı şekilde eğer taşra kentleri çevre ise, oralarda da birer merkez yer alıyor.
Sosyo -ekonomik açıdan coğrafi merkez güçlüdür, kapitalizm ve burjuvaziyle iç içedir. Çevre ise daha feodaldir, daha yoksuldur. Merkez kendisini kültürel olarak modernleşmiş sayar. Çevre de modernleştirilecek kesim olarak görülür. Bu durum her merkez ve her çevre için geçerlidir. Türkiye'deki kırsal alan ve taşra gerçeği bu nedenle artık çok farklı anlamlar yüklenmiştir.
***
Tamam! Ama eğer
merkez geleneksel olarak
CHP ile iç içeyse ve eğer
taşra DP kökeninden gelen siyasetleri içeriyorsa bu durum, bu coğrafi
merkez- çevre (ters) ilişkisi bir şeyi değiştirmez mi?
Değiştirir.
Akparti gelir hem
çevrenin hem de
merkezdeki çevrenin oyunu alır.
CHP gider hem
merkezin hem de alabildiği kadarıyla
çevredeki merkezin oyunu alır. Yani, efendim, Akparti hiçbir yerde merkezin oyunu alamıyor, CHP de zinhar çevrenin oyunu cebine koyamıyor. Prof.
Murat Güvenç'in çok değerli ve o derecede önemli çalışmaları bunu milimetrik olarak kanıtlıyor.
Bunca uzun açıklama ne için derseniz, şunun için: CHP, başlangıçta
kültürel kökenli bir siyasal partiydi.
Tanzimat'tan beri gelen 'kültürü değiştirirsek toplum dönüşür' anlayışı çok
radikal bir şekilde CHP ile tecessüm etti. Bilinen şey.
Toplumsal kalkınma, ekonomik gelişme değil
kültürel dönüşüm esas olunca CHP, önce '
devletin kurduğu', sonra '
devleti teslim alan' parti olarak hem, tabiriyle söyleyeyim, '
aşkınsal' ('transandantal'-haydi, 'deney üstü, deney dışı', erişilmez diyelim) bir parti oldu hem de '
regülatör' bir parti; yani, toplumu, kuralları düzenleyen bir siyasal organ.
***
Bu iş kısa kesilebilir, CHP, şu veya bu şekilde başka bir partiye dönüşebilirdi. Dönüştü de.
DP odur. Ama CHP'nin
tarihsel birikimi, zaman zaman görülen (
demokratik değil) '
demokrasici' tutumuna rağmen, hem
geleneksellikten uzak duran kültürcü yaklaşımı bu partinin
halk, toplum, taban, ne derseniz deyin, o kitleden uzak kalmasına yol açtı.
Oysa Türkiye
kültürel siyasetten sosyolojik siyasete geçmişti. Bugün o çizgiyi
DP- AP- Anap çizgisinden de daha
radikal bir noktada
Akparti, gelenekçi- 'ekonomist' bir anlayışla sürdürüyor. Toplumsal değişim bu doğrultuda ilerliyor. Ama CHP hâlâ
kültürcü, regülatör bir anlayışla devam ediyor. Açıkçası, CHP bir parti olarak
seküler olamıyor yani
sosyolojiye ve ekonomiye geçemiyor.
Merkezdeki merkezle, çevredeki merkezle bütünleşiyor. Bunu değiştirebilir mi? Bu hafta yazdığım diğer yazılarda bu cevabı verdim:
liberal-demokrat- muhafazakâr bir partiyim,
burjuvazi partisiyim derse evet...
Daha ne söyleyeyim?...