Uzun bir aradan sonra Davutoğlu, CHP'ye anayasa konuşalım diyerek can suyu aktardı. Bu girişimin CHP için önemi şuydu...
Bu köşede çok yazdığımız gibi, CHP, MHP'yle birlikte kendisini 7 Haziran'dan sonra apolitik bir partiye dönüştürmüştü. Daha seçimin yapıldığı akşam hiçbir koalisyonda yer almayacağını açıklayan bir parti başka nasıl yorumlanabilirdi? Bir de Meclis Başkanlığı seçiminde güttüğü, tam manasıyla iş bilmez politikacılık yöntemi CHP'nin defterden silinmesi demekti. 1 Kasım seçimleri o silinişin düzeyini, boyutunu ortaya çıkardı.
***
Hemen belirteyim: halk, artık
negatif siyaseti bıraktığı, çok şikâyet edilen o
Ak Parti politikaları nedeniyle, siyasetin bir
araç olduğunu öğrenip ona
işlevsellik kazandırdığı ve onu sadece
pozitif bir şekilde değerlendirdiği için artık bir partinin
kaybettiği oyun o kadar önemi yok.
Politika yapan partinin,
iktidar olacak partinin durumu ve aldığı oy artık önem taşıyor. CHP'ye ne daha fazla ne daha eksik oy veriyor halk. Onu artık
kültürel hatta
folklorik bir unsur olarak görüyor. Halkın meselesi,
iktidar partisine ne kadar az veya çok oy vereceği.
CHP'nin 7 Haziran'dan sonra sürdürdüğü
koalisyon görüşmeleri de şu belirttiğim çerçeveyi kırmaya yetmezdi. Yetmedi. 30 gün ne konuşulduğunu, niye konuşulduğunu
Kılıçdaroğlu kamuoyuna açıklayamadı.
1 Kasım sonrasında da CHP gene hayati bir hata yapıyordu. Bu köşede '
Kılıçdaroğlu Erdoğan'la kurtulabilir' dedik. Anlamı açıktı: eğer manasız bir şekilde ettiği, '
Başkanlık konuşacaklarsa kapımız kapalı' gibi siyaset dışı, saçma sözünde diretseydi, CHP, bugün bulunduğu yerin de altına düşecekti. Bir siyasi partinin manası, varlık nedeni, bir konuyu
müzakere etmektir. Kapıcılık yapmak değildir. Ötekisi
apolitik olmayı,
siyaset dışı kalmayı sürdürmektir.
***
Niye mi böyle Türk siyasetine şiddetle zarar veren bu durum? Çünkü, CHP kendisine
siyasal dinamik kazandıran kesimlerden koptu. Çok yazdık, bu
kopuşun nedenlerini, tekrarlamak istemiyorum. Ama bir noktaya dikkat çekeceğim.
Türkiye,
Tek Parti döneminden beri, ilk defa,
burjuvazinin temsil edilmediği, sesinin güçlü bir şekilde duyulmadığı bir dönemden geçiyor. Severiz, sevmeyiz, o ayrı, ama burjuvazinin, sermayenin sesinin
güçlü bir temsil ilişkisi içinde
yansımadığı bir siyasal düzlem daima
kopuşa doğru giden gerilimler yaşar.
Türk burjuvazisi bugün kendisini politika dışı,
STK'lar veya '
interest group'lar ('çıkar örgütleri' deyince yanlış anlaşılıyor, '
temsil örgütleri' diyelim) aracılığıyla duyuruyor.
Halbuki, bırakalım CHP'de maalesef artık
hayali, hatta
sürreel hale getirilmiş
sosyal demokrasi meselesini bir tarafa, bu parti, bugün
taban olarak o kesimin partisidir.
Tavan olarak da partisi olmasını öneriyorum. CHP, sosyal demokrasi vs diyerek
kendisini de, toplumu da, burjuvaziyi de aldatıyor. Bu aldatmacayı bitirip,
kentli, eğitimli, yüksek gelirli, Batılı kesimin partisi olmalıdır. Son kertede
Altı Ok, Atatürkçülük vs. toplumun sadece bu kesiminde karşılık buluyor. Ama
sınıfsal olarak da CHP bu kesime yönelebilir. Bugün bir
Alevi partisi olsa dahi gerçekte durduğu yer orasıdır.
Türkiye'nin böyle bir partiye ihtiyacı var. CHP
burjuvazinin partisidir, daha fazla da olmalıdır. Gözlükleri değiştirelim.